Nasıl Oluyor da Oluyor? Faiz ve Kur-2

Dizinin faiz haddi ve döviz kuru bölümüne bir grafik ve birkaç soru ile başlamıştım. Oradan devam ediyorum. Sorduğum son soru şöyleydi: “Yüksek faize yüksek kur mu karşı gelir, yoksa düşük kur mu?” Bu sorunun yanıtı “her ikisi de doğru olabilir, faiz haddinin yükselmesinin arkasındaki nedene bağlı” şeklinde.

Dolayısıyla, önce riskli faiz ile risksiz faizi ayırt etmek gerekiyor. Önemli olduğu için daha önce verdiğim örneği tekrarlayayım. Yunanistan ve Almanya aynı parayı kullanıyorlar. Avrupa Merkez Bankası’nın aldığı para politikası kararları her iki ülkeyi de bağlıyor. Farklı bir ifadeyle, merkez bankaları, paraları ve para politikaları aynı. Buna karşın, mesela geçen salı günü on yıl vadeli Yunanistan tahvilinin faizi yüzde 16.4 düzeyindeyken aynı vadedeki Almanya tahvilinin faizi yüzde 3 düzeyindeydi.

Türkiye’den bir örnek vereyim. Genelde Merkez Bankası’nın politika faizi ile gösterge devlet tahvilinin piyasada belirlenen faizi birlikte hareket ederler. Ama bazı dönemlerde bu iki faiz önemli ölçüde birbirlerinden ayrılabiliyorlar. Grafik 1’de 2004 yılında her iki faizin günlük hareketleri veriliyor. Basamak şeklinde inen Merkez Bankası’nın o zamanki politika faizi olan borç alma faizi. Yılın ortalarına doğru gösterge faizi yüzde 22 dolaylarından yüzde 31’e yükselmiş. Oysa Merkez Bankası faizi yüzde 24 düzeyinde sabit kalmış.

Açık ki her iki örnekteki faiz yükselişleri piyasaların algıladıkları risk ile ilgili. Yunanistan hakkında çok yazıldı çizildi; artık batmasına Avrupa Birliğince izin verilip verilmeyeceği, batacaksa da ne zaman batacağı tartışılıyor. Mevcut borçlarının yapılandırılması da bir anlamda batmak anlamına geliyor. Tahvilleri ellerinde tutanların Yunanistan’dan her 1 avro alacaklarının ancak 50 centini belki de 30 centini alma olasılığı az değil. Yunanistan tahvilinin faizinin aynı vadedeki Almanya tahvilinin faizinden yaklaşık on üç puan yüksek olmasının temel nedeni bu.

İkinci örnekteki faiz yükselişi, 2004 yılının bahar aylarında ABD Merkez Bankası’nın beklenenden önce ve yüksek miktarda politika faizini artıracağı algısı ile ilgili. Dolayısıyla, Türkiye’den kaynaklanan bir risk artışı yok. Küresel piyasalarda risk alma iştahında bir azalmaya yol açıyor ABD Merkez Bankası’ndan beklenen bu hareket. Yabancı sermeye, özellikle kısa vadeli olanı, bizim gibi ülkelerden çıkıp daha yüksek getiri elde edeceği ve daha güvenli bir liman olduğunu düşündüğü ABD’ye gidiyor. Uluslararası mali yatırımcıların risk alma iştahındaki bu azalma, Türkiye’de Merkez Bankası faizini sabit tutarken piyasa faizinin yükselmesine yol açıyor.

Dolayısıyla, faiz haddini ‘riskli faiz’ ve ‘risksiz faiz’ diye ikiye ayırmak gerekiyor. İkisi arasındaki farkın temelde iki belirleyicisi var. Bir: Yurtiçinde uygulanan politikalar ve siyasi durum nedeniyle risk algılamasındaki değişiklikler. İki: Yurtiçinde bir değişiklik olmasa bile yurtdışı mali yatırımcıların küresel nedenlerle risk alma iştahlarındaki azalma. Elbette bu gelişmelerin döviz kuruna da önemli etkileri oluyor.

Devam edeceğim.

Fatih ÖZATAY

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir