Sıcak Bir Haftaya Girerken, Uzun Vadeye de Bakalım

Herhalde bu satırları okuyan herkes bu haftanın yoğun gündemini biliyordur. Yine de başlıklar halinde vereyim;

1. Merkez Bankası PPK toplantısı 17 Mart 2015 salı günü yapılacak ve saat 14:00’de faiz kararı açıklanacak. Dolayısıyla bu karar ikinci seansta borsa üzerinde etkili olacak.

2. ABD Merkez Bankası FED, 18 Mart 2015 Çarşamba akşamı saat 21:00’de kısa açıklamasını  yapacak. “Sabırlı olacağız” kelimeleri çıkacak mı, çıkmayacak mı? sorusu gündemin en önemli sorusu.

3. FITCH 20 Mart 2015 Cuma günü Türkiye’nin notu konusunda açıklamalar yapacak. Piyasa not değişimi beklemiyor. Görünüm değişimi konusunda da bir değişiklik olacağını söyleyenler az. Saat kaçta açıklama yapacağını bilmiyoruz. Ama piyasalar kapandıktan sonra açıklama yapabilir.

Tüm bu gündem maddeleri piyasalarda sert hareketler yaratacaktır. Önemli olan konu beklenenin olması değil, beklenmeyenin olması durumunda nasıl bir pozisyon alınması gerektiğidir. Üç bilinmeyenli bir denklem ile uğraşıyoruz ve her denklem diğerini etkileyecektir. Dolaylı ve direkt etkileri olacaktır.

MB PPK toplantısı beklentileri: Bu toplantıda 24 ekonomistten 22 tanesi faizde bir değişiklik beklemiyor. Sn. Erdem Başçı ve Sn. Babacan’ın Sn Cumhurbaşkanına yaptığı sunum geçen haftanın en önemli gündem maddesiydi. Sayın Cumhurbaşkanı “tatlıya bağladık” sözleriyle piyasaya olumlu sinyal göndermiş olsa da ne borsa, ne de dolar/TL kuru bu açıklamaları adeta görmedi. Dolar TL kuru 2.58 seviyelerinden başlattığı yükselişle 2.64 üzerinde kapatırken, BIST-100 endeksi cuma gününü eksi yüzde 2.10 düşüşle kapattı. Burada sorulması gereken en önemli soru; olumlu açıklamalara rağmen piyasadaki stresin artmakta olduğuydu. Dolar/TL kurundaki artışı bir nebze dolar endeksinin artışıyla açıklayabiliriz. Fakat borsadaki geri çekilme sertti. Dolar/TL kuru daha önce de 2.64 seviyesine gelmişti ve endeks 79-80 bin civarındaydı. Dolayısıyla borsadaki düşüş orta ve uzun vadeli resme bakıldığında hiç iyi sinyal vermiyor. Fakat bu konuya geçmeden önce, kısa vadedeki gündeme ve bu gündeme ilişkin beklenti ve stratejilere bakmakta fayda var.

MB’nın PPK toplantısından çıkacak sonuç her ne kadar çok büyük bir merakla bekleniyor olsa da, etkisi kısa süreli olacaktır. MB, 25 baz puan indirim yapabilir veya yapmayabilir ama dolar/TL kurunun kapanış seviyesine bakacak olursak, dolar/TL kuru bu seviyelerdeyken indirim yapması çok anlamlı olmayabilir. Salı günü öğleden sonra PPK kararının etkisini göreceğiz. Beklenen şey indirim yapmaması ama 25 baz puan indirim yapsa da, piyasalar üzerinde kalıcı etki yaratmayacaktır. Beklenmeyen şey ise, 50 baz puan veya daha fazla indirim yapması olur. Bu durum beklenen birşey değil. Ama binde bir ihtimal olsa da bu tür bir adım  atılması, dolar/TL kurunu 2.65’in üzerine taşır ve 2.70’e doğru yol alırız. Bu da borsayı daha fazla aşağı iter. Çünkü bu tir bir indirim piyasalar tarafından sadece emirle yapılmış bir indirim olarak algılanır. Fakat tekrar vurgulayayım, bu olasılık yok denecek kadar az.

Çarşamba akşamı saat 21:00’de FED’in vereceği karar daha önemli olacak. Şahsen bu konuda bir fikrim yok. “Sabırlı” kelimesini çıkarabilir veya olduğu gibi bırakabilir. Çıkarırsa ilk faiz artışının Haziran ayında geleceği neredeyse kesinleşmiş olur ve  piyasalardaki hareketler ilk anda çok sert olur. Ama beklenti gerçekleşmiş olacağı için bunun ardından piyasalarda durulma ve dengelenme beklenir. Daha net bir şekilde anlatmak gerekirse; “sabırlı” kelimesi çıkarsa dolar/TL kuru en az 2-3 kuruş yukarı gidebilir. Haberin geldiği andan itibaren izleyen yarım saat içinde görülen zirve seviye izleyen birkaç saat içinde tekrar aşılmazsa, o seviyeden itibaren geri çekilme görürüz. Fakat bu geri çekilme çok sert olmayabilir. Çünkü Cuma günü de FITCH ile ilgili beklentiler, dolardaki stresin devamını sağlayabilir.

Eğer FED “sabırlı” kelimesini açıklamanın içinde tutmaya devam ederse, dolar/TL kurunda en az 3 kuruşluk gerileme beklerim. Bundan sonra izlenmesi gereken şey ise, dolar/TL kurunun bu haber sonrasındaki yarım saat içinde  geldiği en dip seviyeden itibaren yükseliş çabası içine girmesidir. Bu çaba sonrasında, örneğin bir iki saat sonra  eğer ilk yarım saatte gördüğü dip seviyenin altına gerilerse dolarda gerileme devam eder. Ama bu seviyenin altına gerilemezse, FITCH kararı açıklanana kadar bu seviyenin önemli bir destek olması olasılığı yüksek olur.

Sonuç olarak bu hafta dolar/TL kuru çok dalgalı bir seyir izleyecek olup, bu dalga boyları 3-8 kuruş arasında olabilir.  Dolayısıyla gelen haberlere göre dolarda pozisyon almak yanıltıcı olacaktır. Sadece bu haftayı değil de orta vadeyi merak ediyorsanız, döviz pozisyonlarının korunmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Çünkü piyasalarda son bir ayda olan gelişmeleri ormanın içinden ve yaprakların arasından değerlendirmek yanlış olur. Şu an aslında ekonomide önemli yapısal değişimler görüyorum ve hissettiklerim hoş değil.

1995 ile 2015 arasındaki 20 yıllık tecrübelerim bana borsanın uzun süreli bir düşüş trendi içine girdiğini söylüyor. Sonuçta borsa şirketlerden oluşur. Şirketler para kazandıkça hisse değerleri artar ve bu sebeple borsa artar. Şirketlerin para kazanması ise ekonomideki büyüme ile doğru orantılıdır.

Endeks içinde ağırlığı en fazla olan sektör ise bankacılık sektörü olup, büyümenin zayıflamasından olumsuz etkilenir. Öte yandan şu an yabancılar birer birer bakacılık sektöründen çıkmaya başladılar veya çıkacaklarını açıklamaya başladılar. Bunda elbette ki banka karlılıklarının düşmesi yanında BDDK ve TMSF’nin Bank Asya’da yönetimi değiştirirken uyguladığı 18/5 maddesinin de etkili olduğunu düşünüyorum.

Öte yandan diğer şirketlerin satış ve karlılığının artması da büyümeye bağlı. Büyüme ister iç taleple isterse dış taleple (ihracatla) olsun büyüme olmazsa olmaz koşuldur. Fakat, çok önemli bir nokta daha var. Türkiye’de büyüme gittikçe zayıflıyor. İşgücü ve sermayenin verimliliğinde sert düşüş var. Şu ana kadar ülkenin kaynakları daha çok toprağa gömüldü. AVM’ler, konutlar, rezidanslar gibi üretime kısa vadede katkısı sağlayan ama proje bittiğinde verimliliği olmayan ve üretime katkı yapmayan gayrimenkul sektörüne gitti. Ali Babacan bu hastalığı doğru teşhis etti,  yanlış olduğunu, rant yaratılarak elde edilen büyümenin sürdürülebilir olmadığını ve yapısal reformlara odaklanılması gerektiğini anlattı. Ülkede gayrimenkul yatırımından daha karlı bir alan olmadığı için, herkes müteahhit oldu. Üstelik bu sektöre üstü kapalı çok fazla teşvik sağlandı. Üretenler  çok çekti ve üretmek çok maliyetli bir hale geldi. Üstelik üretenlere bir izin vermek için bile inanılmaz mekanizmalar konuldu. Örneğin, şu an Afyon’da maden işletmek isteyen madenciler (çoğunlukla mermerciler)  2-3 yıldır izin bekliyorlar. Gidip bir yere fabrika kurun, işletme ruhsatı almak için bir dizi yetkili kişiyi görmeniz gerekiyor. Bunu ben değil, iş dünyasından tanıdığım iş adamları anlatıyor. Şu an rüşvet vermeden veya belirli merkezlerden güçlü referans götüremeyenler iş yapamıyorlar. Sonuç ne oluyor? Ödemeler dengesine baktığımızda yurt dışına Türk iş adamlarının yaptığı yatırımlar 8 milyar doların üzerine çıkıyor. 2002 ile 2013 arasında (2008-2009 krizi hariç ) ülkeye doğrudan yabancı yatırım çeken Türkiye, şu an kendi iş adamını yurt dışına kaçırıyor.

2002 yıllarında AK Parti’nin iktidara geldiği dönemi hatırlayınız. 2003’de müzakere tarihi almak için müthiş bir mücadele verilmişti. 2005’de müzakereler başladığında artık Avrupa’nın normlarında yatırım ortamı sağlayan bir Türkiye vardı ve başlı başına bu hikaye bile Türkiye’yi sıçratmaya yetmişti. 2003 ile 2007 arasında gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere oluk oluk yabancı sermaye akarken bizim ülkemiz de payını artırmış ve bu sayede yüzde 10’lara yaklaşan büyüme rakamlarına ulaşmıştık. 2010 ve 2011’de ABD’Nin bastığı paralarla büyüdük ve sonrası kurlarda sert artış olarak karşımıza çıktı (2012’nin başında dolar 1.92’lere, 2014’ün başında 2.39’lara fırladığı zamanlar).

Şu anki durum ne yazık ki, ne borsa, ne yerli ne de yabancı yatırımcı için uygun değil. Türkiye’nin cezbedici bir hikayesini bulamıyorum. Ülke algımız ciddi anlamda değişti. En önemlisi de daha önce iç taleple büyüyorduk. dışarıdan borç alınan parayı içeride harcıyorduk ki, aldığımız malların yarıdan fazlası da ithaldi. Şu an vatandaş artık kredi limitini doldurmuş görünüyor. Borç alıp harcamaya o kadar da gönüllü değiller. Geleceğe bakarken endişeliler. Dolayısıyla bundan sonra faizleri suni bir şekilde düşürsek de, dolar fırlayacağı için iç talebi faizle körükleme imkanı da zayıf.

Kısır bir döngüye girdik. Ekonomideki para verimsiz alanlara kayıyor. Üretim yapmak çok riskli hale geldi. Orta gelir tuzağına yakalandık. Yabancılar bankalara karşı çok soğuklar ve çıkmaya başladılar. Bu durum kısa vadede olumluya dönecek bir ekonomik ortamı tanımlamıyor. Seçimden sonra ekonomi yönetiminin tümden değişecek olması ve üstelik test edilmemiş bir yönetim olasılığının yüksek olması, borsanın uzun süreli olarak aşağı yönlü bir trend içinde olmasına neden olacaktır. Burada bu cümleyi okuyan herkesin beyninde 77 binli seviyelerden 50 bine doğru düz bir çizgi oluştu ama hikaye öyle değil. Bu aşamadan sonra en azından önümüzdeki 3-4 ay boyunca 83 bin seviyesi  önemli bir dirençtir. Bu direncin yukarı geçilmesi durumunda satış fırsatı olarak kullanılır. Aşağı yönlü eğim içerisinde yukarı yönlü yükselişler de oluşacaktır. Fakat bu yükselişlerin 2-3 bin puandan fazla olmasını beklemiyorum. Dolayısıyla kısa vadede (bu hafta haberler hep olumlu olursa) 80-81 bin aralığı görüldüğünde piyasa bunu satış fırsatı olarak kullanacaktır. Peki dip neresi olur? Bunun şu an hiçbir önemi yoktur. Önemli olan “400’ün üzerindeki hissenin hangileri gelecek 1 yıl içinde endeks üzerinde getiri sağlar?” sorusudur.  Bu soruya odaklanmakta fayda var. Bana sormayın çünkü bu sorulara cevap vermiyorum. Çünkü hisse adı söylemek riskli. Herkes, hisse pazarladığımı falan düşünebiliyor. İşlem yaptığınız aracı kurumlardan bu yönde rapor istemenizde fayda var. Komisyon pazarlığı yerine “iyi araştırma pazarlığı” yapmanız sizin için çok daha önemlidir.

Herkese bol kazançlı bir hafta sonu diliyorum.

Önemli not:

Geçen hafta web sitemizde “Dolar/TL kuru bu hafta sonunda ne  olur?” sorusunu sormuştuk. En yüksek oy 2.65-2.70 aralığıydı. Davranışsal finans ilmine göre en yüksek oyu alan seçeneğin olasılığının çok düşük olduğunu belirtmiştim. Dolar/TL kuru 2.60-2.65 aralığında kaldı (2.6390 seviyesinden kapandı).  Aynı anketi bu hafta için de yapacağız. Salı akşamı anketi sonlandıracağım.

Anket sonuc

Diğer anketimiz  ise FED’in “Sabırlı” kelimesini çıkarıp çıkarmayacağı yönündeydi. ÇIKARMAYACAK diyenler 195 kişi, ÇIKARACAK diyenler ise 156 kişiydi. Yani “Sabırlı” kelimesinin açıklama içinde kalması bekleniyor.

 

“Sıcak Bir Haftaya Girerken, Uzun Vadeye de Bakalım” ile ilgili 4 yorum

  1. Yaşar hocam bir tv programında bi şey demiştini 17 18 20 uf tarihlere bak ben şunu anladım bir dana var kuyruğu kopacak dana mı bizde kalacak kuyrukmu anlamına geliyor bence

  2. FED 18 Mart’ta yapacağı toplantıda “Sabırlı” kelimesini kaldıracak çünku AMB parasal genişlemeye gitti bunu bekliyordu fırsat buldu sıvışacak AMB prasal genişlemeden bidaha çıkamayacak Amarika AMB sının parasal genişlemeye gitmesiyle kendini bu fırsatla garantiye aldı

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir