Borsada Tahmin Yapmak -I

29.11.2010

1. Bölüm (29 Kasım 2010)

Ben dahil bütün borsa ve finans yorumcuları geleceği bildiğini ispatlamaya çalışır. O söylemiştir ve dediği tam anlamıyla olmuştur. Evet yanıldığı olmuştur ama zaten suç kendimizin değildir. Her zaman bir mazeretimiz vardır. Nefis denen şey kadar tehlikeli bir arkadaşınız daha olamaz. Şeytanı orada burada aramaya gerek yoktur. İçinizdedir ve adı da NEFİS’tir. Beyin, kendine yontmak üzere programlanmıştır.

Geleceği tahmin etmek üzere “teknik analiz”, “temel analiz” öğrenmiştim. Çok başarılı olduğum “ekonometri”yi kullanarak ileriye dönük tahminler yapmaya başlamıştım. 1994 yılında yüksek lisans ve doktoramı bitirip İngiltere’den döndüğümde Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bu konularda eğitimler açmıştım. İleri düzey istatistik yöntemleri de biliyordum. “Teknik Analiz El Kitabı” isimli kitabım 1996 yılında yayınlanmıştı. Sonra “borsada Analiz” kitabım yayınlandı.

Ama matematiksel, görsel veya diğer yöntemlerin hiç biri kafamdaki bütün sorulara cevap vermiyordu. O mucize formülü arıyordum. Öyle bir formül yazacaktım ki, sürekli kazandıracaktı. Bu arayış uzun süre devam etti. Bütün formüller bir yerde patlıyordu. Ben GODO’yu bekliyordum ama GODO gelmiyordu fakat birgün gelecekti. Umutluydum…

Tonis Vaga’nın “Profiting From Chaos” (Kaos’tan Kâr Etmek) isimli kitabını Amazon.com’dan sipariş ettiğimde dört gözle gelmesini bekledim. KAos teorisi ve Kâr etmek. Hiç kimsenin bilmediği bir konuydu. Kaos gibi bir konu finansal piyasalara ve borsalara uygulanıyordu ve yazar bundan kâr etmenin yolarını anlatıyordu. Kitap elime geldiği gün, yemedim içmedim ve zannedersem o gün öğleden sonra bir saatte kitabı okumaya başladım. Ertesi gün sabah ezanları okunurken ben hala kitabı okuyordum. Masanın üzerinde uyuya kalmışım. Zannedersem 1 saat kadar uyumuşum. Güneş doğmuş ve eşimin sesiyle uyanmıştım. SBF’deki dersime zor yetiştim.

Cevap bulamadığım soruların önemli bir kısımına cevapları bulmaya başlamak muhteşem bir duyguydu. İlk mesaj beni çarpmıştı. Beyin doğrusal düşünüyordu ama piyasalar eğrisel davranıyordu. Fiyat eğrilerinin her kıvrımını yakalamaya çalışan beyin ise hep geç kalıyordu. Okudum, okudum…

Sonuca geldiğimde ise büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Halbuki ben, beynin doğrusal değil de nasıl eğrisel olarak programlanacağını öğreneceğimi zannederken, Kaos terosinin söylediği şey “Ey dangalak! uzun vadeli tahmin yapamazsın, kısa vadeli Kâr imkanlarını zorla” şeklindeydi. Teori örnekler veriyordu ve buna göre, Meteoroloji olayları ile borsa aynı şekilde davranıyordu. Meteoroloji, 2-3 gün sonrasını çok iyi tahmin ediyordu ama, 3 ay sonrasını tahmin etmesine imkan yoktu. Borsaya uyarladığınızda ise bir trend başladığında çok kısa bir süre için doğru tahmin yapıyordunuz ama sonra bir hareket herşeyi değiştiriyordu. KAOS da tam bunu söylüyordu. “Bu süreçler deterministik değildir, hiç önem vermediğiniz bir olay, bütün trendi ve fiyat yapısını değiştirebilir” diyordu. Para kazanmak için önemli olan nokta, kaos ortamından düzenli ortama geçişi yakalamaktı. Fakat fiyatlar öyle bir davranış sergiliyordu ki, kaos ortamını tam anlamıyla tanımlarken, düzenli ortama geçişin net bir kuralı yoktu. Net bir kural olmayınca bunu beyninizle belirlemek zournda kalıyordunuz ve fiyatlar beyni her defasında yanıltıyordu.

Beyni çözmem gerekiyordu. Tabi ki Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktu. Bilim adamları zaten çözmüştü. Ama bu çalışmaları bulup okumak, olayları anlamak tam anlamıyla 6 yılımı aldı.

Beyni çözdükten sonra artık herşey berraklaşmıştı. Borsada ya da finans ile ilgili her yerde, fiyat hareketinin olduğu her yerde beyin EN YANLIŞ REHBER’di. Borsada para kazanmanın en önemli kuralı BEYİNSİZ Olmaktı. Şaka yaptığımı zannediyorsunuz ama öyle değil. Bilimsel makaleler, beyni bir şekilde kazada hasar görmüş olanların borsada çok daha başarılı olduğunu gösteriyor.

En beyinsizler de, beynine en çok güvenenler, en zeki ve doktoralı olanlar (yani ben oluyorum). Çünkü zeki ve akıllı adamlar o güne kadar herşeyi başarmışlar ve kendilerine sonsuz inanç ve güvenleri var. Alt edemeyecekleri hiçbirşey yok. Yüksek matematik biliyorlar. En karmaşık aletleri kolayca öğreniyorlar. Önlerine konulan problemleri kolaylıkla çözebiliyorlar. Teknolojiyi yakından izliyorlar. Tabi ki sırada borsayı alt etmek var…

SÜRÜCÜ OLMAK – 2. Bölüm (30 Kasım 2010)

İşte hikaye burada başlıyor…

Dedim ya… Aklı çok fazla olan, çok okumuş ve çok bilgili olanlar için borsada para kazanmak en kolay iş olmalıydı. Grafiğe baktığınızda, en dipte alıp en tepede satabiliyordunuz. Grafikte her şey o kadar aşikardı ki; nasıl oluyordu da insanlar gidip en tepeden alma gafletini gösterebiliyorlardı? Hiç akılları yok muydu?
Bunu böyle söyleyen biri, bir süre sonra,” o hiç akılları yok mu?” dediği insanlar grubuna girer ve girmek zorundadır. Bu süreci bu yazıların sonrasında sizler de anlayacaksınız.
***
Bu yazıyı okuyanların herhalde sürücü ehliyetleri vardır.

İlk defa arabaya binip araba kullanmayı öğrenmeye başladığınız anı düşünün…. İşte o an kafatasınızın ön kısmında bulunan Frontal korteksi kullanıyorsunuz. Bu bölüm oldukça büyük bir bölümdür. Borsada ya da finansal piyasalarda alıp satarken de orayı kullanıyorsunuz.
Arabanın koltuğuna oturduğunuzda, size anlatılıyor…

Önce koltuğunu, ayağın debriyaj, fren ve gaza yetişecek şekilde ayarlayacaksın. Sonra aynalarını kontrol edeceksin. Ardından arabanın el freninin çekili olup olmadığını kontrol ettikten sonra, vitesi boşa atacaksın. Kontağı çevirip arabayı çalıştıracaksın. Arabanın harekete başlaması için gerekli olan şey ise, debriyaja basıp birinci vitese geçireceksin, debriyajdan ayağını yavaş yavaş kaldırırken, el frenini bırakacaksın ve araba ileri doğru hareket etmeye başlayacak. Bu arada ellerin direksiyonu kontrol edip arabanın sağa sola gitmesini engellerken, önüne bakacak ve gaz vereceksin (gaza basacaksın)… Daha sonra da, araba hız kazanıp motor devri yükselince, yeniden debriyaja basıp ikinci vitese atacaksın ve ayağını debriyajdan bu sefer ilk öncekine göre daha hızlı çekip gaz vereceksin… Fren yapmak gerektiğinde de direk olarak frene basacaksın ama ayağın debriyaja gidecek, arabayı boşa alacaksın ve motorun stop etmesine imkan vermeden arabayı durduracaksın.

İşte bunları ilk defa yaparken hep frotal korteksi kullandınız. Ne kadar da zor gelmişti değil mi? Aynı anda ne kadar çok parametreyi (gaz, debriyaj, fren, vites, direksiyon vs) kullanıyordunuz. Vites değiştirirken kaç defa, vitese bakmanız yüzünden, önünüze bakmayı unutup arabayı sağ sola kaçırdınız veya bir yere çarptınız. Ya da arabayı park ettiği yerden çıkarırken, arabanın hacmini unutup direksiyonu fazla çevirdiğinizde bir başka arabaya sürtündünüz… Bunlar hep frontal korteksin marifetleriydi. O kadar beceriksizdi ki bu frontal korteks… Araba kullanmaktan bile korktunuz. Trafiğe çıktığınızda bütün arabalar üzerinize üzerinize geldiği için sağa sola kaçma ihtiyacı hissediyordunuz. Bunlar tabi ki herkes için geçerli değildi. Çok meraklı olanlar ve araba kullanma hayaliyle yanıp tutuşanlar çok daha hızlı adapte olup öğreniyorlardı. Çünkü onlar hayallerinde araba kullanıyorlardı.

Çocuktum ve henüz ortaokula yeni başlamıştım. Babam Çorum’un Kargı ilçesinde Jandarma Bölük Komutanıydı. Bölükle lojman bitişik olduğu için ben her gün askerlerin içerisindeydim. Bir gün bölüğün iki şoförü kendi aralarında sohbet edip, kendi şoförlük tecrübelerini anlatırlarken ben de dikkatle onları dinliyordum. Biri anlatıyordu… “En zoru da yokuş yukarı arabayı kaldırmaktır haa… Arabayı vitese attıktan sonra, sol ayağını debriyajdan kaldırırken sağ ayağının parmak ucu kısmı frene basılıyken, topuk kısmını da gaza basıp arabayı geri kaçırmayacaksın.”

Bölükte biri asil biri yedek iki şoför ve bir tane İnter pikap araba vardı. Beni bu konuşmalar çok etkilemiş ve araba kullanma isteği gelmişti. Hayalimde sürekli olarak arabayı çalıştırıyor, sol ayağımı debriyajdan çekerken sağ ayağımın ucuyla frene basıp, topuk kısmı ile de gaz veriyordum. Bir gün Babam rahmetli Kargıdaki bir Çeltik Fabrikasına askerlerin pirinç ihtiyacını almak üzere gittiğinde beni de götürdü. Pikabın arka kısmında da bir asker ve erkek kardeşim vardı. Biz babamla önde oturuyorduk. Babam fabrikaya girdi, onlar çay içip sohbet ederlerken, ben Şoförün elinden arabanın anahtarlarını fark ettirmeden aldım. O’na da “babam seni çağırıyor” dedim. O gidince hemen şoför koltuğuna oturdum ve günlerdir hayal ettiğim o hareketleri birer birer yaptım. Kardeşim ve diğer er pikabın arkasındaydılar. Araba çalıştı, birinci vitese attım ve arabayı hiç arkaya kaçırmadan sürmeye başladım. Önüm geniş bir alan olduğu için aslında tehlike de yoktu. Evet yapmıştım… İkinci vitese atıp arabayı biraz daha hızlandırdığım sırada kardeşim ve diğer asker arkadan cama vurup durmam için bağırıyorlardı. Durma zamanı gelmişti ve ne yapacağımı çok iyi biliyordum. Debriyaja basıp vitesi boşa alacak ve fren yapacaktım. YAPTIM… Ama o ne frendi. Öyle sert basmıştım ki frene, kardeşim ve asker uçarak arka cama yapışmışlardı ve bu arada arabanın hareket ettiğini gören şoför koşarak arkamızdan geliyordu. Babam da onun arkasındaydı… Ben şoför kapısından inip ne büyük bir başarıya imza attığımın teyidini beklerken, şoför, kendisine zimmetli olan arabaya bir şey olmamasının rahatlamışlığı ama böyle bir olay yaşamış olmanın kızgınlığı ile beni sağa itip arabaya binerken babam yetişti ve okkalı bir tokadı yedim. Tabi ki şoförün anahtarlarını bu şekilde kaptırması nedeniyle o da fırçayı yedi…

***

Bu olayı niye anlattığımı daha sonra açıklayacağım. Biz yine konumuza dönelim. Araba kullanmaya başladığınızda, düşünerek yani frontal korteksi kullanarak hareket etmeye kalkarsınız ama sonuçta acemisinizdir. Arabayı sürekli olarak stop ettirirsiniz. Arabayı durdurmak için, debriyaja basıp arabayı boşa almak ve frene basmak gibi basit üç hareketi yapmak çok zor gelir… Ama zaman ilerledikçe frontal korteksde düşünerek yaptığınız iş, siz farkında olmadan refleks haline dönüşmeye başlar. Eğer uzun süredir araba kullanıyorsanız bilirsiniz… Vites değiştirirken hiç “şimdi vites değiştirmeliyim” diye düşündüğünüz olur mu? Farkında olmadan zaten vitese atmışsınızdır. Sollama yapacaksanız gözünüz otomatik olarak aynaya kayar, bu arada el ve ayaklar programlanmış ve tam senkronize halde çalışırlar. Hatta o kadar otomatik hale gelirsiniz ki, trafikte bir elinizle teybi açarken, öteki elinizle sigaranız yakıp, önünüzdeki arabaya da bir küfür savururken, aynayı da kontrol edecek kadar çok parametreyi yönetmeye başlarsınız. Araba kullanma işi artık farkında olmadan, vücudun reflekslerinin yönettiği bir iş olur. Yani bütün işi FARKINDA OLMADIĞINIZ AKLINIZ yapar ve Frontal korteks devreden çıkmıştır. Frontal korteksi, sadece arabada telefonla konuşurken ya da bir başkasıyla sohbet ederken, ya da başka bir konuda düşünürken kullanırsınız.

Şimdi bir de, yeni araba öğrenen kişinin yanına oturup onunla sohbet etmeye çalışın bakalım. O asla sohbet edemez, çünkü onun frontal korteksi, o an sırasıyla hangi pedala basacağını, freni, gazı, debriyajı düşünmekle meşguldür. Ama araba kullanmayı öğrendikten sonra frontal korteks devreden çıkacak ve FARKINDA OLMADIĞI AKLI bütün hareketleri yönlendirecektir.

Beynimizin sadece yüzde 10-15’ini kullanıyoruz derken işte bunu kastediyoruz. Günlük yaşantımızda yaptığımız çok fazla hareket ve eylem otomatiğe bağlanmıştır ve beyin bunu yönetmekle görevlidir. Yürüken düşünerek adım atmazsınız. Eğer biri size ayakkabı fırlatmışsa, otomatik olarak size vrumaması için sağa sola eğilirsiniz. Ama frontal kortekse başvurup “şimdi karşıdan ayakkabı geliyor, ben sağa çekilmeliyim” diye bir karar almazsınız.

***

Konudan çok sapmış gibi görünüyoruz ama, anlattıklarım önemliydi. Borsada yatırıma veya oynamaya başlayan birini düşünün. Frontal kortesk devrededir ama en az arabayı yeni kullanmayı öğrenen kişi kadar beceriksizdir. Borsaya girenlerin çok büyük bir kısmı, genellikle yükseliş trendlerinde herkes para kazanırken borsaya girdikleri için, aslında ilk girdiklerinde iyi de para kazanırlar. Hansel ve Gratel masalındaki pastadan yapılmış muhteşem eve girmişlerdir. Karşılarındaki çirkin yüzlü cadı, güzel sözlerle onlara pasta vermektedir. Bu da sonun başlangıcı olur.

FARKLI BİR ARABA – 3. Bölüm (2 Aralık 2010)

Bir önceki yazıda araba kullanmaktan bahsettik ve en sonunda da Hansel ve Gratel’in pastadan evine gelmiştik. Borsadaki grafiklere bakan yatırımcı, kullanılması çok kolay bir araba ile karşı karşıya olduğunu düşünür. Halbuki beyninin farkında değildir. Beynin 8-9 tane çok önemli zaafı vardır. Birincisi ise kendine aşırı güven’dir.

“Ben ortalama insandan (hatta daha ileri giderek, herkesten) daha akıllıyım, Öyle fiyat tepelerde iken alım yapmam, başkalarının yaptığı vahim hatalar benim defterimde olmaz”

Yani durum şöyle oluyor. “Evet, ben Hansel ve Gratel” masalını biliyorum ve cadının da öyle ne cadı olduğunun farkındayım ama ben pastayı yer, karnımı doyurur ve tehlikeyi gördüğümde de kaçarım”.

***

Yatırımcı borsa arabasına bindiğinde, genellikle gaza basılmıştır ve araba iyi gidiyordur. Kendisi de aynı arabada olduğu için kendisi de kazanır. Fakat bu araba farklı bir arabadır. Bir süre sonra bir iki kayıp yaşar. Araba garip davranmıştır. Ne kadar da güzel bir şekilde gaz pedalına basıp giderken, dün gaz pedalına bastığı halde araba fren yapmıştır. Üstelik direksiyonu sola çevirdiğinde araba her zaman sola giderken bu sefer sağa kaymıştır ve direğe çarpmak zorunda kalmışımdır. Debriyaja basmama rağmen vitese geçmemiş ve araba stop etmiştir.

Bir anda BEYİN ALT ÜST olur. Doğru dürüst giden borsa arabasında garip durumlar oluşmuştur. Halbuki beyin, frene basılınca arabanın durmasını beklerdi. Ama bu sefer durmadı. Demek ki fren her zaman arabayı durdurmuyormuş.

BEYİN şöyle düşünür; “Bu adam normal araba öğrenirken, ne kadar da güzel gitti herşey. Adama yardımcı olmak için, forntal kortekste düşünerek yapmaya çalıştığı hareketleri, refleks bölgesine attım ve artık o hareketlerin hepsini ben kontrol ediyorum ve bu adama da frontal korteksini başka işlerde kullanması için serbest bırakıyorum ama, şimdi durum böyle değil. Demek ki BORSA arabasında frene basınca durmayabiliyor, bari bunu ALT benliğe yazayım. Yasni farkında olmadığımız aklımıza beyin yeni bir kayıt düşüyor.

Bu arada yatırımcımız bakıyor ki bir kağıt teknik analiz kurallarına göre AL sinyali vermiş ve alıyor. Yani önündeki yolda sola viraj var ve direksiyonu sola çeviriyor. Kağıt yükselmeye başlıyor (araba da sola doğru hareket ediyor) Burada sorun yok… Fakat o da ne!.. direksiyonu sola çevirmiş olmama rağmen araba sağa doğru gitmeye başladı. Kağıt fiyatı düşmeye başladı ve aldığım yere geldi. Yani araba sağ şarampolün kenarında…

FRONTAL KORTEKS: “Ama biraz daha bekleyeyim… arabanın direksiyonunu sola çevirince sola gidiyordu, nasıl olsa sola doğru gitmeye başlayacaktır.”
BEYİNDEKİ ALT BENLİK : “Daha önce de direksiyonu sola çevirdiğinde, biliyorsun şarampole uçmuştun şimdi yine aynı şey olabilir”.
FRONTAL KORTEKS: “Ama arabayı şarampole uçmaktan kurtarabilirim”.(Kendine aşırı güven)

Sonuçta araba şarampole yuvarlanıyor ve beyin alt benliğe bir kayıt daha düşüyor. Yani yatırımcının aldığı kağıt bir süre yükseldikten sonra hızla düşmeye başlıyor, yatırımcının aldığı fiyata geldiğinde “o kadar da bekledim niye zararına satayım ki, zaten borsada uzun vadede kazanılır” derken, düşüş hızlanıyor ve zarar belirli bir noktaya ulaştığında bütün yorumcular (Piyasanın ne olacağını bilen çok akıllılar, yani Ben ve benim gibi yorumcular) en kötü senaryolardan bahsediyorlar ve adamcağız zararına satış yaparak, ciddi bir hasarla şarampole yuvarlanıyor.

FRONTAL KORTEKS: “Şimdi artık o zararı çıkarmanın zamanı. Borsaya ilk girdiğinde ne kadar da güzel kazanmıştın, yine kazanabilirsin…, Teknik analize göre direksiyonu sağa çevirmelisin bak bu kağıt sağa doğru gidiyor (yükselişe geçti). Haydi alım yap…

YAtırımcımız burada yeniden örneğin 5.20’den alıyor alıyor ve arabanın direksiyonunu sağa çeviriyor. Alım sonrasında kağıt yükseliyor.. ve şimdi 5.30… Fakat o da ne!… Hafif hafif araba sola gitmeye başladı… Kağıt 5.22’ye düştü…

ALT BENLİK: Bak direksiyonu yine idare edemiyorsun SAAAAATTTTT…. Daha önce yaptığım kayıtlara göre “ARABA ŞARAMPOLE YUVARLANABİLİR”…
FRONTAL KORTEKS : Evet frene basacağım…

Yatırımcı 5.22’den kağıdı satıyor…. (AHH Keşke 5.30’da iken satsaydım!..Çok geç kaldım…)
ALT BENLİK: Adam çok pişmanlık hissetti, bunu da kaydedeyim….

FAkat bu arada kağıt yeniden yükselmeye başlayarak 5.28 seviyesine geliyor, yani borsa arabasının direksiyonu sağa çevrili ve araba hafif sola meyil yaptıktan sonra yeniden sağa doğru düzgün hareketine devam ediyor… Bu arda ALT BENLİK bunu da kaydediyor ve diyor ki; “demek ki arabanın her defasında, yön değiştirmesi geçici de olabiliyormuş, bari bunu da kaydedeyim…”

YATIRIMCIMIZ bu işlem sonrasında artık tedirgin… Başlangıçtaki güven unsuru yavaş yavaş kayboluyor… Aşağılık ve çaresizlik duygusu ve bunu diğer insanlardan saklama isteği (NEFİS) … İşte bu aşamada alınan yeni bir karar var… “Borsa uzmanlarını da okuyayım…. Şu Yaşar Erdinç denilen adamın sayfası iyi diyorlardı, buna bakayım…”

Yani ALT BENLİK dediğimiz yer, ne bulursa kayıt yapıyor. TEK AMACI VAR… BOrsa oyununu REFLEKS haline getirerek, FRONTAL KORTEKS’in devreden çıkmasını sağlamak. Bunu sağladığı anda, vücut rahatlayacak ve huzurlu olacak. Bu sizin elinizde değil. BEYİN bunu otomatik olarak yapıyor ve ALT BENLİK’te binlerce işlem sonrasında binlerce kayıt yapılıyor. Yani doğuştan var olan bir SOFTWARE beynimizde arka planda sürekli çalışıyor. TEK AMACI VAR, sizi huzrulu kılmak ve frontal kortekse iş bırakmamak.

YAni, bu adam ilk defa araba kullanırken, araba kullanmaktan doğan stres, korku ve endişeyi yok etmek üzere, arabanın yönetim paramaterelerini (gaz, debriyaj, fren vs..) reflekslerin kontrol etmesini sağlamıştı ise, şimdi de borsa arabası için bunu yapmaya çalışıyor. Binlerce kayıt sonrasında FRONTAL KORTEKS görüyor ki, teknik analiz, temel analiz denilen araçların hiç biri bir arabanın debriyaj, fren, gaz veya direksiyonu gibi işlemiyor. BORSA ARABASI öyle bir araba ki, direksiyonu her an her yöne gidebilir veya direksiyon elimizde kalabilir. BORSA ARBASI öyle bir arabaki, fren yaptığınızda araba hız kazanabiliyor, çünkü kaygan yola denk geliyorsunuz, ama yolun kaygan olduğunu kazadan sonra anlıyorsunuz… BORSA ARABASI öyle bir araba ki, debriyaja basıp vitese atmak istediğinizde vitese geçiyor ama birinci vitese değil, beşinci vitese geçiyor. Daha doğrusu, vites yerleri sürekli olarak değişiyor.

ALT BENLİK ise tüm bunları düzenli, tahmin edilebilir refleksler haline dönüştürerek, stres, endişe ve korkuyu azaltmaya çalışsa da, her defasında FRONTAL KORTEKS devreye sürekli girmek zorunda olduğu için, aradan uzun bir zaman geçtiğinde sıfıra sıfır elde var sıfır, ya da büyük kayıpları çıkartmaya çalışan, borsada kaybettiği parayı bir çıkartsa, bir daha asla Borsa arabasını kullanmamaya yemin eden yatırımcılar ile doluyor….

AMA BİR YOLU VAR… FAkat bu yolun ne olduğunu yazı dizisini izledikçe göreceksiniz… borsada kazanabilmek için önce KENDİNİZİ ÖĞRENİN. Sizlere kendinizi öğretmeye ve bu borsa arabasın yönetmeye kalkarken, beyninizin hangi zaaflarının sizleri nasıl ALT ettiğini anlatmaya devam edeceğim…. İLk zaafı öğrendiniz… AŞIRI GÜVEN duygusu…. Cenab- Allah bu duyguyu eğer beynin programı içerisine yerleştirmeseydi, bugün ulaşılan teknolojiye ulaşamazdık ve ilk çağ dönemleri öylece devam ederdi. Çünkü aşırı güven risk almayı beraberinde getirirken, risk alanların yaptığı atılımlar sayesinde dünya gelişiyor. Bir telefon firması yeni modeli çıkarırken risk alıyor, bir TV kanalı kurulurken yatırımcı denilen kişi risk alıyor, bir ialç üretilirken devasa paralar harcanıyor ve sonuçta hiçbirşey çıkmayabiliyor. Galile, dünya yuvarlaktır derken, hayatını riske ediyor. Atatürk, batmış bir imparatorluktan bir devlet çıkarmaya çalışırken hayatını riske ediyor. Ama hepsinin ortak özellikleri var, kendilerinin doğru olduklarına dair GÜVEN duygusu taşıyorlar. Bu nedenle, beynin zaafı dediğimiz GÜVEN unsuru, Borsada yatırım yaparken, bize çok zarar veren bir unsur oluyor.

Bu yazıları izledikçe bu ZAAFI yok etmeyi de öğreneceksiniz….kendinizi tanımaya başlayacaksınız… Teknik analiz, temel analiz, istatistiksel analiz, kaos teorisi ve beynin çalışma mekanizması bir bütündür. Bu bütün içindeki en tehlikeli parça ise beyninizdir. Önce onun nasıl tehlikeli bir şeytan olduğunu anlamanız ve devreden çıkarma tekniğini öğrenmeniz gerekiyor (Yarın devam edeceğiz).

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir