Erken dönüş

Fark ettiniz mi bilmiyorum. Son bir hafta içinde ekonomide hava değişti gibi. Nereye baksanız risk vurgusu yapan  bir değerlendirme görülüyor. Ekonomide karamsarlar ve ihtiyatlı olanlar hep vardır. Son günlerde durum bunun ötesine geçti sanki. Aylardır iyimser değerlendirmelerde israr edenlerin dahi en azından daha ihtiyatlı değerlendirmelere kaydığına tanık oluyoruz.

Bu durum geçtiğimiz aylara kıyasla ekonomi algısında ciddi bir dönüş yaşandığına işaret ediyor. Şöyle bir anımsayın. Yılın ilk aylarında Türkiye ekonomisinin kriz çıkışındaki performansının çok olumlu olduğu gibi bir algı oluşmuştu. Bu performansın Türkiye’yi krizden çıkışta zorlanan gelişmiş ekonomilerden olduğu kadar  kriz sonrasında değişik sorunlar yaşayan yeni gelişen piyasalardan da ayrıştırdığı söyleniyordu.

Bu değerlendirmeler dayanaksız da değildi. Türkiye ekonomisinin performansını övgüye değer bulanlar bu görüşlerini bir kaç noktaya dayandıryordu. Örneğin, kriz çıkışında büyüme hızı oldukça yüksekti. Kamu dengesinde ciddi bir bozulma olmamıştı, olan kadarı da hızla düzeliyordu. Finans- banka alanı kriz sürecinde sağlam ve güçlü kalmıştı. Bu süreçte  enflasyon hızla gerilemiş ve oldukça düşük bir düzeye inmişti. CDS priminin de işaret ettiği gibi, ekonomiye dönük  risk algısı çok ciddi ölçüde gerilemişti.

*                   *                   *

Kısacası yılın ilk aylarında durum oldukça iyi görünüyordu. Bir çokları gibi ben de  bu tablonun  bütünüyle sürdürülmesinin güç olduğunu, belli bir vadede koşulların değişeceğini, iktisadi iklimde ve algılarda bir dönüş olacağını düşünüyordum. Genel olarak bu dönüşün seçim sonrasına,  büyük olasılıkla sonbahara sarkacağı ve yumuşak bir süreç halinde gerçekleşeceği tahmin ediliyordu. Son günlerde ortaya çıkan dönüş işaretleri durumun farklı şekilde gelişebileceğini ima ediyor.

Ekonomiye dönük olumlu beklentilerin taşıdığı iyimserlik dozu tartışılabilir kuşkusuz. Ancak, bu tür bir tartışmadan çok olumlu algının neden beklenenden erken ve daha sert biçimde bozulma eğilimine girdiğini irdelemenin daha yararlı olacağı kanısındayım.

Algı bozulmasını hızlandıran bazı iç ve dış gelişmeler yaşandığını düşünüyorum. İçerideki üç  gelişme bu kategoride  yer alıyor. Bunlardan birisi cari açıkta ortaya çıkan beklenden daha hızlı ve hacimli bozulmadır. Yılın daha birinci çeyreğinde cari açığın 20 milyar doları aşması risk algısının beklenenden daha çabuk tersine dönmesine neden olmuştur.  Hızla büyüyen cari açığa karşı alındığı söylenen para politikası tedbirlerinin  beklenen zaman aralığında net bir sonuç üretememesi  olumlu algınının beklenenden önce bozulmasında rol oynayan ikinci bir nedendir. Bu tür hızlı bozulmaların beklenenden daha sert  bazı önlemlerin seçimden hemen sonra devreye sokulacağı, örneğin faizin yükseltileceği gibi bir beklenti doğurduğu görülmektedir. Bu da algı ve beklenti bozan üçüncü bir nedendir.

*                   *                   *

İçeride bu gelişmeler olurken iktisadi iklimin ters dönmesine belki daha da güçlü katkı yapan bazı dış olayların devreye girdiği malum. Bizde öngörülen dönüşün beklenenden önce devreye girmesini etkileyen en önemli dış olay son günlerde küresel risk algısında gözlenen bozulma ve riskten kaçma eğilimi olduğu söylenebilir.

Bu genel etkinin  Türkiye’ye dönük risk algısını zaten bozmuş olan iki bölgesel gelişmenin  üstüne geldiğini de unutmamak gerekiyor. AB ve MENA bölgelerindeki gelişmelerin en fazla  Türkiye ekonomisini etkileyeceği oldukça yaygın bir kanı haline gelmişti. Bu bölgelerdeki olayların adeta kronikleşip, beklenenden daha uzun sürmesi, hatta gittikçe yoğunlaşması sözkonusu olumsuz etkilerin son haftalarda daha yoğun biçimde hissedilmesine neden oluyor.

Bütün bunların sonucunda Türkiye ekonomisine dönük olumlu algının beklenenden daha önce bozulmaya başladığı kanısındayım. Bu sürecin seçimden önce bir sonuç yaratacağını düşünmüyorum. Ama seçimden sonra tablonun beklenenden farklı olacağı görülüyor.

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir