Organize işler ve yalan rüzgarları

Küresel düzeyde dikkatlerin Yunanistan ve Euro Bölgesi’ne odaklandığı, içeride ise ekonominin ısındığına ilişkin tartışmaların ön plana çıktığı bir haftayı geride bıraktık. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığına bir kez daha tanık olduk; içinde bulunduğumuz koşullarda büyük çoğunluktan gelen taleplere duyarsız kalındığını, ekonomide istikrarsızlığın sosyal ve siyasi alanda belirsizlik ve kırılganlığı artırdığını gördük. Demokrasi ile en uyumlu ekonomik modelin serbest piyasa anlayışı olduğu söyleminin temelsiz kalması ve AB standartlarının anlamsızlaşmasını izledik. Piyasalar olumsuz gerçekleri fiyatlayamıyor ve bu nedenle etkinlik sağlayamadığı için sorunları ağırlaştırıyor, buna rağmen geniş kesimler, güçlü azınlığın taleplerine boyun eğmek zorunda bırakılıyor, hem de sadece günü kurtarmak için!..

Daha önce istikrar fonundan önemli büyüklükte destek alan ve kemer sıkma taahhüdünde bulunan Yunanistan’da evdeki hesaplar tutmadı, bundan sonra da mümkün görünmüyor. Fakat piyasaların bu gerçeği fiyatlamasının çöküş anlamına geleceği bilindiği için algılamalar yapay şekilde farklılaştırılıyor. IMF, Yunan Parlamentosu’nun kemer sıkma önlemlerini memnuniyetle karşılıyor, fakat son kredi dilimini kullandırmak için alacaklı bankaların Atina’ya destek verdiklerini ilan etmeleri bekliyor!.. Küresel kredi krizi öncesinde demokrasi varmış fakat serbest piyasa etkinliği yokmuş, şimdi ise işler tersine dönmüş, serbest piyasa suni teneffüsle yaşatılmaya çalışılıyor ama demokrasi kapıdan kovuluyor!.. Evet bunlar yaşandı, fakat sanki durum böyle değilmiş gibi euro güçlendi, varlık değerleri toparladı, Euro Bölgesi’nin ağırlaşmayan devam eden sorunlara rağmen uçurumdan aşağı yuvarlanması şimdilik önlendi… Bu saatten sonra Yunanistan’da işsizlik ve enflasyon yükseliş eğiliminde olacak, ekonomi büyümeyecek fakat azalan vergi gelirleri nedeniyle bütçe açığı küçülmeyecek ve kaynak karşılığı verilen sözler kesinlikle tutulamayacak, piyasalar bir süre bunları fiyatlamayacak, sonrası karışık… Bu aşamada sormak gerekiyor etkinlik sağlayamayan ve sorunların ağırlaşması pahasına gün kurtarmayı başarı sayan, geniş kitlelerin taleplerine duyarsız kalan ve öfke sellerine sebep olan bu tür serbest piyasaya ne kadar itibar edersiniz?

Yunanistan ve Euro Bölgesi konularında yaşananlar Türkiye ekonomisi açısından da önemli cari açığı büyüdüğü ve finansman kalitesi düştüğü için son kurtarma operasyonu günü kurtarmak adına hayati önem taşıyordu. Hal böyle olunca yukarıda bahsettiğimiz çelişkiler bizde de görmezden gelindi. Fakat bu hafta açıklanan veriler yerine tansiyonu yükseltti, ancak piyasalar bu gerçeğin açığa çıkmasına izin vermedi; yangına koşan “tulumbacı takımı” rolünü iyi oynadı! Bu yılın ilk çeyrek döneminde ekonomimiz yüzde 11 oranında büyümüş; mayıs ayı dış ticaret verileri ise hem hacimde, hem de açıkta yeni rekorlar kırmış! Belli ki Merkez Bankası ve BDDK tarafından alınan önlemler şimdilik pek bir işe yaramamış; aksini iddia edip etkinin ikinci yarıda ortaya çıkacağını söyleyenler ise ya aman daha fazla üstümüze gelmeyin diyor ya da arabayı devirmekten korktuğu için bir şey yapamıyor. Maşallah çok hızlı gidiyoruz, ancak direksiyonun kilitlenmiş ve frenin patlak olduğunu unutuyoruz. Bu saatten sonra geniş kesimlere gerçekleri anlatamıyoruz ve yeni masallar üretmekte de çok zorlanıyoruz. Bu yılın ikinci yarısında da böyle devam etmeye kalkar isek ve de küresel koşullar olumsuzlaşmaya devam ederse yandık. Sorumluların ay yeni suçlular bulması ya da kaçacak delik araması gerekecek…

Etkili ve yetkili kesimler çok sıkıntılı, günü kurtarmak için risk alınmasını teşvik etmek zorundalar ve bunun için de Yunanistan ve Euro Bölgesi’nin düzeleceğini (böyle olmayacağını bile bile) iddia etmek zorundalar. Zira düzelmeyecek ise Türkiye ekonomisi de daralmaya başlayacak ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demektir, en büyük faturanın borçlanarak risk alanlara çıkacağını ise herhalde ayrıca belirtmeye gerek yok!..

Ama olmaz risk almayı tavsiye etmek zorundalar, başka türlü gün kurtarılamaz; dışarısı düzelmez ama kısa vadede ciddi bir sıkıntı da yaşanmaz, spekülatif fiyat hareketlerinden yararlanmanın ödülü cazip olabilir gibi hikayeleri çok duyacağız. Fakat bu söylem de Türkiye ekonomisinin ısınmış olmasını dikkate almıyor!.. O zaman ısınmadığını iddia etmek dışında seçenekleri yok demektir. Cari açığı veya başka bir deyişle net tasarruf açığı yeni rekorlar kıran, çift haneli büyüyen, soğutma önlemlerine tepki içermeyen bir ekonomi nasıl ısınmamış olabilir?

Allah’ın bildiğini kullarından saklayanlardan, kendini akıllı sanıp herkesi aptal yerine koyanlardan kedini kurtarmak için başkalarını çeşitli yalanlarla ateşe atmaktan çekinmeyenlerden hoşlanmıyorum. Küresel düzede belirsizlik ve kırılganlığın artmasından, ağırlaşan sorunlardan onları sorumlu görüyorum. Bu kesimlerin hiçbir söylemine itibar etmiyor onları insanlık ve istikrar düşmanı sayıyorum. Ama onlar güçlü, onların dediği oluyor ve dünyamız cehenneme dönüyor. Bu devirde risk almak onların sofrasına oturmak ve onlara meze etmektir; karar sizin…

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir