Maliye Teftiş Kurulu ve Fenerbahçe

Teftiş kurulu kaldırılsa da Maliye müfettişi olduğumu, küme düşürülse bile Fenerbahçeli olduğumu gururla söyleyeceğim.

İnsanın bazı gruplarla aidiyetleri vardır. Bu aidiyetlerin bir bölümü kendi seçimi dışındadır: Erkek olmak, Türk olmak, İstanbullu olmak gibi. Bir bölümü de kendi seçimidir: Fenerbahçeli olmak, Mülkiyeli olmak, Maliye Müfettişi olmak gibi. Bence asıl önemli olanları kendi seçimini oluşturanlardır. Ben kendimi tanımlarken kendi seçimime göre yarattığım aidiyetlerden hareketle Fenerbahçeliyim, Mülkiyeliyim, Maliye müfettişiyim diye tanımlayabilirim. Sonradan yeminli mali müşavirlik, yazarlık gibi başka aidiyetler edinmiş olsam da öne çıkanlar bunlar.
Pazar günü bu aidiyetlerimin en önemli gördüklerimden birisi ortadan kalktı, bir başkası da ağır yara aldı. 1879’da kurulmuş olan Maliye Teftiş Kurulu bir KHK ile kaldırıldı ve yeni kurulan Vergi Denetim Kurulu’na devredildi. Vergi Denetim Kurulu’nun kurulması ve vergi inceleme elemanlarının bu kurulda bir araya getirilmesini doğru buluyorum, hatta savunuyorum da. Ama bu düzenlemede çok önemli yanlışlar var: (1) Maliye Teftiş Kurulu’nun kaldırılması büyük bir hatadır. Bu hata iki yönlüdür: (a) Türkiye’nin, kuruluşu, 1879’a kadar giden kurum sayısı bir elin parmaklarıyla gösterilecek kadar azken bunların en köklülerinden birisini kaldırmak hatadır. Maliye Teftiş Kurulu, Osmanlı enderun sisteminin cumhuriyet döneminde de devam etmiş tek örneğidir. (b) Her bakanlıkta bir teftiş kurulu bulunması gereklidir. Maliye Bakanı, bakanlığında ortaya çıkabilecek soruşturma ve teftiş ihtiyacını nasıl karşılayacaktır? Bir süre sonra yeniden bir teftiş kurulu kurmak zorunluluğu doğmayacak mıdır? Eğer öyle ise mevcut teftiş kurulu niçin kaldırılmıştır? Bu soruların yanıtı yok. (2) Vergi Denetim Kurulu bağımsız olmalı, siyasetten arındırılmalıydı. Ne yazık ki böyle olmamış bakana bağlı olarak kurulmuştur. Bu durumda vergi incelemeleri siyasal etkiden arındırılma şansına sahip değildir. Önerim şudur: Maliye Teftiş Kurulu’nun kapatılması düzenlemesi geri alınmalı ve mevcut Maliye müfettiş ve yardımcılarına kuruluşta bir kereye özgü olmak üzere Vergi Denetim Kurulu’na geçme hakkı verilmelidir. Bu hakkı kullanmak istemeyenler Maliye müfettişi olarak devam etmelidir. 130 yılı aşan şerefli bir geçmişe sahip Maliye Teftiş Kurulu’nu niçin kaldırdığımızı ne kendimize ne de başkalarına anlatabiliriz. Vergi Denetim Kurulu bağımsız hale getirilmeli, siyasal otoriteyle ilişkileri açısından Maliye Bakanlığı’yla dolaylı bir ilgi bağı içinde olmalıdır. Zaman geçirilmeden KHK’da bu düzeltmeler yapılmalıdır.

Şike ikinci plana düştü
İkinci önemli aidiyetim olan Fenerbahçeliliğim ağır yara aldı. Yanlış anlamayın ben şike konularına girmeyeceğim. Aziz Yıldırım’ın evinden alınmasından itibaren hukuk o kadar ayaklar altına alındı ki şike konusu çoktan ikinci plana düştü. Sorgulama aşamasıyla ilgili iki hukuk ilkesine değinmek istiyorum: (1) İnsanlar, haklarında nihai yargı kararı verilene kadar masumdurlar. (2) İlk tahkikat gizlidir, açık olan mahkeme aşamasıdır. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a reva görülen muamele neredeyse işkence gibiydi. Ne masumiyet karinesi kaldı ne de ilk tahkikatın gizliliği. Aziz Yıldırım daha yargılama başlamadan topluma suçlu olarak ilan edildi ve bu iki hukuk ilkesi ayaklar altına alındı. Böylesine bir kamuoyu oluşturulduktan sonra yargılamanın sağlığından söz etmek mümkün olabilir mi? Böyle bir baskı altında hangi yargıç sağlıklı düşünebilir? Bu ilkel yaklaşım benim yüreğimi burktu. Şike var mı yok mu konusu, benim kafamda, yerini bu ülkede hukuk var mı yok mu sorusuna bıraktı.
Maliye Teftiş Kurulu kaldırılmış olsa bile Maliye müfettişi olduğumu, küme düşürülse bile Fenerbahçeli olduğumu gururla söylemeye devam edeceğim. Bir gün bu ülkenin Maliye Teftiş Kurulu’na yeniden ihtiyacı olacağına kuşkum yok. Hukukun üstünlüğüne olan ihtiyacımız ise her gün daha fazla artıyor.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir