Bu Hukukla Kentsel Dönüşüm Yapılmaz

ÇOK da büyük olmayan Erciş-Van depreminde sadece kırsal yapılar değil kocaman betonarme binalar da yıkıldı.

Bu çökmeler vesile edilerek, bir süredir buzdolabında bekletilen “Kentsel Dönüşüm” projesi tekrar gündeme getirildi. Başbakan, kendine has gözdağı vererek övünme ve korkutma diliyle “kimsenin gözünün yaşına bakmam, sahipleri bana oy vermeyecek bile olsalar çürük binaları yıkarım” diye gürledi. Aslında kentsel dönüşüm projesinin, dayanıksız binaların depremde yıkılmasıyla doğrudan bir ilgisi yoktur. Kentsel Dönüşüm (Urban Renewal veya Urban Development) bambaşka bir kavramdır. Kentsel dönüşüm öncelikle, kentlerin içinden çıkamadığı “ulaşım/trafik” sorunu çözmeyi amaçlar. İnsanların yaşam kalitesini arttıır. Pek tabii böylesi bir dev proje uygulanırken depreme dayanıklı olsun olmasın yıkılacak binaların yerine hepsi depreme dayanıklı binalar inşa etmek de ekonomik olur.

KENTSEL DÖNÜŞÜM NEDİR

Orta çağlarda milli gelirin büyük kısmı ziraattan elde ediliyordu. Nüfusun büyük çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Çiftçiler, tarlalarına, bağlarına, bahçelerine ve otlaklarına yakın olmak yani “ulaşım/trafik” sorunu yaşamamak için, adına köy denen küçük yerleşim alanlarında oturuyordu. Sanayileşme ile birlikte kırsalda yaşayanların sayısı azaldı. Fabrikalar kuruldu. Bu fabrikaların işçileri yaya olarak işyerine gidip gelebilsinler diye fabrikaların hemen yanı başında kasabalar ve kentler kuruldu. Amaç ulaşım süresini ve maliyetini düşürmekti. Sanayileşmenin sebep olduğu, köyden kente göç bir “yerleşim dönüşümü” idi. Bu dönüşümün de amacı, yeni üretim biçiminin ortaya çıkardığı “ulaşım/trafik” meselesini çözmekti. Zamanla milli gelirin yüzde 60’ı hizmetler sektöründe yaratılır oldu. Hizmet üretiminde ölçek ekonomisine ulaşmak için daha çok sayıda insanın bir arada yaşaması gerekiyordu. Bu değişim de büyük kentleri ortaya çıkardı. Büyük kentler, uzmanlaşmaya dayanan yeni üretim biçiminin ulaşım sorunu çözmek için kurulmuşken, kendileri ulaşım sorununun kaynağı oldu.

KENTSEL DÖNÜŞÜM DENEYLERİ
Hemen hiç deprem tehlikesi olmayan Hollanda’nın Rotterdam şehrinde, İkinci Dünya Harbi’nden sonra daha yeşil, daha rahat yaşanır ve daha az trafik sorunu olan bir kent yaratmak için kentsel dönüşüm projesi uygulanmış ve başarılı olunmuştur. İkinci Dünya Savaşından sonra Amerika’nın bombardımanla yıkılmamış ve deprem tehlikesi olmayan, ama sosyal ve iktisadi olarak çökmüş pek çok şehir merkezinde kentsel dönüşüm projeleri uygulanmıştır. Amerikan deneyi ancak çok uzun yıllar sonra kısmen başarılı sonuçlara ulaşmıştır. Tüm bu projelerin önündeki en büyük engel ferdi mülkiyeti koruyan hukuk olmuştur. Kentsel dönüşüm, kişilerin kentsel arsa mülkiyetine en büyük rantı sağlamak için tasarlanamaz. Kentsel dönüşüm, en çok insana, en çok faydayı sağlamayı amaçlayan “makro bir projedir”. Kentsel alanlarda arsa sahibi olanların, kentin yarattığı mekân rantlarını kendi ceplerine aktarmak amacıyla huysuzluk ve şirretlik etmesini bizim yasalarımız daha kötüsü hukuk anlayışımız himaye etmektedir. Dört Halife zamanından aktarılan menkıbelerle özel mülkiyetin dokunulmazlığı toplumun beynine işlemiştir. Yıkılması gereken, ama zor olan depreme dayanıksız bina değil, ferdi menfaati, toplum yayarından üstün gören zihniyettir.
Son Söz: Mülkiyet, rant kanırtma küsküsü değil, emeğin yongasıdır.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir