Çetin Ünsalan – Parayı vuruyoruz

Aybaşında kirayı ödeyemediniz mi? Kredi ve kredi kartı borcunuz dağ gibi birikti mi? İşsiz misiniz? Yoksa umutlarınızı yılbaşındaki milli piyango biletine mi bağladınız? Durun! Bütün dertleriniz son buluyor. Sıkıntı yapmayın…

 

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan açıkladı: “Birkaç yıla kadar yüksek gelir grubuna resmen girmiş olacağız.” Farkında değiliz ama 2004’ten beri zaten üst-orta gelir grubunda yaşıyormuşuz.

 

Şimdi diyeceksiniz ki: O zaman neden geçinemiyorum? Koskoca Başbakan Yardımcısı’ndan iyi mi bileceksiniz? Dünyada genel bir daralma olduğu için, belki diğerleri fakirleşirse, biz de aynı yerde kalırsak, üst gelire gireriz.

 

Ülkenin ekonomik büyüklüğünü hesaplarken borçları ve faizlerini de dahil edip ‘bakın kocaman ekonomi olduk’ diye çocuk kandıranlar, şimdi de yaşanan fakirliği, açlığı, açmazlığı, borçla yaratılan sanal refahı perdelemenin telaşına düştüler.

 

Oysa Disk-Ar’ın yaptığı araştırma gösteriyor ki, 1978 yılından beri Türkiye ekonomisi sabit fiyatlarla 3,9 kat, milli gelir bazında 2,4 kat büyüdü. Hani bir gecede gelirimiz artmıştı ya, o da buna dahil. Fakat asgari ücret sadece yüzde 12 büyüme gösterdi. Aynı oranda gitse; bugün asgari ücret bin 800 TL olacaktı.

 

Yeter mi? Onun da yoksulluk sınırının altında olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Oysa bugünkü zenginliği ölçebilmek için herkesin gelirinden, ödenemez hale gelen borcunu da düşmek gerekir. Millet tasarrufuyla zenginleşir, biz tüketim yapımıza paralel borçla yaşıyoruz. Oysa ödenemez borcu olan ama birçok şeye sahip insan, parası da borcu da olmayana göre daha fakirdir. Gerçekle biraz geç tanışır o kadar.

 

Zaten ekonomi yönetimimiz, tıpkı dış siyasetimiz gibi şurupçulara benziyor. Hani eski western filmlerinde kasabaya gelen satıcılar vardır. Eldeki şurubun her derde deva olduğunu anlatırlar. Gerçek anlaşıldığında ise, parayı vurmuş ve çoktan gitmiş olurlar.

 

Şimdi gözümüzün içine baka baka, kendi gerçeklerimizi bir kenara atıp, zenginlik masalına inanmamızı bekliyorlar. İşin daha garibi, bazı işsiz, ekmeğini bulamayan, borca batmış birileri de buna inanıyor. ‘Bak zengin olmuşuz’ diyor.

 

Eğer kafa buysa çözüm çok kolay. Bundan sonra milli geliri kişi başına 50 bin dolar yapalım konu kapansın. Sofrandaki zeytin mi azalmış, yürüyerek mi işe gidiyorsun, tatili unuttun mu, onlar ayrıntı.

 

Şayet iyi çocuk olur ve ‘zenginiz’ nidaları atılmasını desteklerseniz, bir iki yıl içinde milli gelirin kişi başına düşen miktarını, ben şahsen 70 bin dolar olarak bile açıklayabilirim. Bir iki TÜİK kurnazlığına bakar.

 

Ama yeni yıl geliyor. İçinizi karartmayayım şimdi. Vuruyoruz parayı rahat olun. Ama milli piyangodan, ama TÜİK’ten, ama Babacan hesabından… Yırttık hadi bu yıl… Hadi 5 dakika daha devam edin. Ben kahvaltı hazır olunca uyandırırım.

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir