Çetin Ünsalan – Kafa, aynı kafa…  

Satın, satın. Hepsini satın; geriye hiçbir şey kalmasın. Bu ülkede yıllar içinde yaşananlardan ders alındığını düşünüyorsanız, büyük bir yanılgı içerisindesiniz. Bu iktidar hangi konuda saftık açıklaması yapıyorsa, doğruyu söylemiyor. Çünkü uygulamalarıyla hiç ders almadığının ve her şeyi bilerek yaptığını gösteriyor.

 

Bunun en açık örneğini ekonomide görüyoruz. Yıllarca bu ülkeyi kumar ekonomisine mahkûm edip, sonra Davutoğlu başa geçince ‘pardon’ dediler. Üretim ekonomisine geçileceğini, bu yapının destekleneceğini belirttiler. Hatta bununla ilgili kendilerince bir eylem planı bile hazırladılar.

 

Her ne kadar o zaman bunun ayaklarının yere basmadığını ve değişen hiçbir şeyin olmadığını anlatmaya çalıştıysak da, buna inanma gafletine düşenler oldu. Eğer söylenene değil, onu destekleyen yan açıklamalara bakıp sağlama yapmazsanız, güzel sözlerle uyutulmanız işten bile değildir.

 

Eğer bir ülkeyi yönetenlerin üretimden anladıkları sadece inşaat, reel sektör kaygıları da emlak – gayrimenkul pazarlamadan ibaretse ve bunun için üreticinin hiçbir sorununu çözmeden borçlanma ekonomisi içinde faiz tartışması yapıyorlarsa, finansmandan sadece borç almayı ya da satıp savmayı anlıyorlarsa kafa aynı kafadır.

 

Yıllarca dünyadaki fonlara büyük kârlar elde ettirenler, para kesilince faiz lobisi diye ortayı çıkıp caka satmadılar mı? Üç kuruş para için içeride kahramanlık taslayıp, dışarıda el avuç bağlamadılar mı? Bu ülkeyi yıllık 200 milyar dolarlık nakit bulma perişanlığı içine sokup, dünyanın önde gelen ülkelerinin oyunlarına ses çıkaramaz hale getirmediler mi?

 

Şimdi ders mi aldılar sanıyorsunuz? Para bulamayınca, 12 yıldır yaptıklarını tekrarlamaya başladılar. Elde avuçta kalanları satmak… Üstelik bu sefer nakit para getirenleri ortaya döktüler. Bütçe açığını 4,5 G ile makyajlamayı becerenler, halen gerçekle yüzleşmeyip, ağrı kesici ile tedavi yaptıklarını iddia ediyorlar.

 

Kafa öyle bir aynı kafa ki, yine elde ne var ne yok ortaya döktüler. 2016 yılı için 22 kuruluşu özelleştirme kapsamına aldılar. İçlerinde Milli Piyango da var; köprüler ve yollar da… Yarısından fazlasının yarı payından fazlası kamuya ait… Taşınmazlar, tesisler, limanlar akıl alır gibi değil; satılıyor.

 

Bugüne kadarki özelleştirmelerde alan ne yapıyor? Çoğu o işletmeleri kapatıp, insanları kapının önüne koyup, Tekel örneğinde olduğu gibi ithal ürünü piyasaya sokarak, bedava getirdikleri arsaya inşaat yapmaya başlıyor. Yani ülke, yabancı eliyle üretimi terk ediyor.

 

Peki neden? Para lazım… Ne için? Üretim ekonomisiyle ilgili bir atılım yapmak ya da katma değerli bir üretime imza atıp, kat be kat fazlasını memleketin kasasına koymak için mi? Hayır… Hepsinin satışından bekledikleri sadece 10,8 milyar TL.

 

İstanbul’un ciğerlerini parçalayarak yaptıkları 3. Köprü için 6 milyar dolar maliyet öngörürken, 66 milyar dolarlık özelleştirmenin 40 milyar doları aşkın kısmını bugüne kadar köprü ve otoyollar için harcanmışken, şimdi onları da paketin içine koyup 10,8 milyar TL’ye satmaya kalkıyorlar.

 

Bunun adı özelleştirme değil, piyasada bilinen tanımlamasıyla çek kırdırtmaktır. Ödemeniz vardır ve o günü atlatmak için zararına tefeciye çek kırdırtırsınız.

 

Koca bir devlet gelir kırdırmaya başlamış, birileri halen ayakta uyuyor. Oysa yıllar önce bunun temelini atıp, ülkeyi kumarbaza mahkûm edip, meseleyi buraya getirenler miras yediler hiç değişmediklerini kanıtlıyorlar.  Kafa aynı kafa; saflık işin bahanesi…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir