Çetin Ünsalan – Özel sektör borcu ekonomiyi etkiler mi?

Züğürt tesellisi diye bir deyim vardır. İşte tam da o noktadayız. Sorunlarını görmezden gelen, küçümseyen, ‘bize bir şey olmaz’ mantığıyla hatayı yapmakta ısrar eden bir görüntü içerisindeyiz.

 

Türkiye’nin kritik sorunlarından birini finans sıkıntısı oluşturuyor. Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in rasyolara atıfta bulunarak ‘bankaların kredi verecek parası kalmadı’ sözünü bile umursamayacak kadar garip bir ruh hali içindeyiz.

 

Eğer bir ülkenin insanları borcunu borçla finanse ediyorsa ve daha kötüsü bu mikroda şirketlerinin, makroda da ekonomisinin yapısıyla örtüşüyorsa, kara kara düşünüp, çare araması gerekir. Fakat üzerimize çökmüş cahil cesaretiyle ‘bugünü de atlattık’ oynuyoruz.

 

Türkiye’nin döviz pozisyon açığı, yani net zararı 368 milyar dolar. Kimsenin umursamadığı bir de iç borç var. Onun da adı iç… Ne kadarı içerideki yabancılara borçlanıldı net ortaya konulmuyor.

 

Paranın bol olduğu zamanlarda ‘sorun edilmeyen finanse edilebilen cari açık’ bugün ‘düşürüldü’ diyerek övünç malzemesi oluyorsa, ama gerçekte iş yapmadığınız ve döviz elde etmediğiniz gerekçesiyle ekonominiz daralıyorsa, bu sorundur.

 

Problem sadece iş yapamamak değil. Özel sektörün borç yükü üzerinde yarattığı şiddet… İşsizlikten Maliye’nin gelir kaybına, iç piyasa daralmasından firma iflaslarına kadar etki edecek; geniş bir yelpazede okunması gereken türde sorundan bahsediyoruz.

 

Borç meselesini açınca da iktidarın savunması hep aynı oluyor. ‘Bu borç özel sektörün, kamunun borç yükü o oranda değil.’ Rakamlara bakarsanız o öyle. Elbette belediyelerden sosyal güvenlik sistemine kadar hesaplanamayan risklerimizi görmezden gelirseniz…

 

Gerçekten özel sektörün borcu ülke ekonomisini etkilemez mi? Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun Nisan 2016’da gerçekleşen EGD Kartepe Ekonomi Zirvesi’ndeki aktarımları bunu doğrulamıyor.

 

Vadesi gelmiş borçların dağılımına baktığınızda durum ürkütücü. 2015 senesinden kalan 35 milyar dolarlık cari açıktaki finansman ihtiyacına ilaveten, 172 milyar dolarlık bir özel sektör borcu bulunuyor. Toplamda ihtiyacımız olan nakit para ise, acil 207 milyar dolar.

 

Daha ürkütücü tablo bu borcun açılımında… Kamunun 5 milyar dolar bulması gerekiyor; ki bulunur. ‘Batan batsın’ diye caka satılan, ki aslında sakat bir düşünce olan reel sektörün vadesi gelen borcu ne? 59 milyar dolar. Rakam, yükselen dolar kuru ve azalan iş hacminde önemli bir problem.

 

Ama asıl konuşulmayan sıkıntı 108 milyar dolarlık mali sektör borcu. Yani toplam borcun içinde, reel sektörle mali sektörü ayırdığınızda risk, bankacılığın üzerinde. Reel sektör batarsa, üzerine bir 59 milyar dolar daha ilave edin; zira ‘bıyıklı Türkler’in rakamları meçhul. Tamamı bile olsa, ‘neyse para battı’ diyen çıkmaz. Aracılar vasıtasıyla talep eder.

 

Şimdi bir de durum tespiti paylaşalım. Rapor Fitch’e ait ve şöyle diyor:

 

“…küresel belirsizliklerin yükseldiği bir ortamda, gelişmekte olan piyasalarda özel sektör borçlarındaki hızlı artışın yanında bu ülkelerin para birimlerinin değer kaybetmesinin, gelişmekte olan ülke ekonomileri, finansal sistemleri ve ülke notları üzerindeki riskleri arttırıyor.

 

Raporda Türkiye ile birlikte Brezilya, Hindistan, Çin, Endonezya, Meksika, Rusya ve Güney Afrika da değerlendiriliyor. Değerlendirilen 8 ülke arasında özel sektör döviz borcunun GSYİH’ye oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 41 ile Türkiye olurken, 8 ülkenin döviz borcunun GSYİH’ye oranının medyan değeri yüzde 20 oldu.

 

Türkiye’nin ardından özel sektörün döviz borcunun en yüksek olduğu ülke yüzde 37 ile Rusya olurken, Çin’de bu oran yüzde 10 ile 8 ülke arasında en düşük seviyede bulunuyor.”

 

Yani borcun çevrilmesiyle ilgili bir açmaza dikkat çekilirken, sorunun daha da büyüyebileceği söyleniyor.  Şimdi soru şu: Bankacılık sektörü ödeme güçlüğüne düşüp krize girerse, ülke ekonomisi etkilenmez mi? 2001 krizinin bankacılıktaki 5 milyar dolarlık bir pozisyon açığından patladığını hatırlatırım.

 

Fotoğraf buyken, FED’in ne yapacağı, sadece zamanlamayı değiştirir ve faturanın artacak boyutunu belirler. Temel sorun, bugüne kadar yaptığımız hatalarda gizli. Sizce de artık siyasetçilik oynamayı bırakıp, olayı ciddiye almanın zamanı gelmedi mi?

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir