Kazım Çiloğlu – Yatırım için güven ortamı yeterli mi?

Güven ortamı derken bir bütünden bahsediyoruz

İçinde terör başta olmak üzere, üretim, döviz, finansın tüm sektörleri ve elbette iktidarın ve devam ede gelen teşvik(!)açıklamalarını kapsıyor…

Ama diğer yandan bakıyorsunuz, açıklanan konularda bir tutarsızlık hakim

Köprü ücretleri bir 35 dolar artı KDV, sonra KDV indirdik ve 86 TL diye açıklanıyor. Arkasından sekiz gün para alınmayacak deniyor, hem de ayak üstü!

Köprü kimin?

Fiyat belirleyen kim?

Başından yapılan ve herkesin aynı koşullarda girdiği ihale şartlarında, böyle bir uygulama var mıydı? Kimse sorgulamıyor…

Bir bakıyorsunuz?

Ödenmeyen borçlardaki faizler kaldırılıyor, sadece ana para ödenecek, o da kolaylıklarla…

Vaktinde ödeyenler ya da faizi ile ödeyenler gene keriz durumuna mı düştü?

Keşke o kadarla kalınsa, ayrıca benzer uyanık borcunu vergisini ödemeyen rakibi, birde bu parayı sermayesinde kullanıp, haksız rekabetle öne çıkmış ve daha kazançlı duruma gelmiş oluyor…

Gene bir bakıyorsunuz?

İsrail ile anlaştık diyorlar

Daha piyasalar kendini bu konuma ayarlamadan, Rusya dan özür diliyor ve hiç bir şey olmamış gibi nerede ise şapur şupur öpüşme noktasına geliyoruz…

Döviz, borsa, finans ve faiz değerleri hop oturup, hop kalkıyor

İnsan merak ediyor, serbest piyasa ekonomisinde, sıradan bir şirket bu kadar çok gündeme gelse ve devamlı değişken açıklamalar yapsa, borsada ki işlemleri durdurulup, bir sorgulama geçirir değil mi?

Ama ülke yönetimi, seçim üzerinden henüz bir yıl bile geçmeden, hemde ekonomik istikrar için oy vermiş bir ortamda, bu kadar değişken ekonomi kararları alması ve her gün piyasaları etkileyen açıklamalar yapılması, yatırımcıya ve özellikle yabancı yatırımcıya nasıl güven versin?

Bir yanda faizsiz krediler dillendirilirken, diğer yandan tavan yapmış işsizlik ortamında, üç milyon işsiz Suriyelinin vatandaşlığa alınacağı bir anda açıklanıyor…

Bu kadar ekonomik değerlendirmeden sonra, bizde bu bayram arifesinde, işi tatlı bir hikaye ile tamamlayalım;

Sözümüz meclisten dışarı…

Bir darbı mesel, son günlerin gündemindeki köprülerle ilgili…

Dönemin padişahı, vezirle bahis tutuşmuş, köprü geçişinde herkesten bir akçe alalım, halk tepki gösterecektir.

Vezir de tam tersini savunmuş.

Tebaadan hiç ses çıkmamış, ödeyip geçiyor, nedenini sorgulamıyorlarmış!

Padişah hiddetlenmiş!

Bir, iki, üç akçe zam, gene kimsede tık yok ve padişah hiddetle, iki yeniçeri koyun, parayı ödeyenin ensesine, birde Osmanlı tokadı aşk etsin deyu… ferman salmış!

Birkaç gün sonra haber gelmiş ki bir kulunuz görüşmek ister…

Padişah, nihayet kullarım tepki verecek diye çok sevinmiş!

Divan toplanmış, ama vezir gene bıyık altından sırıtıyor…

Kul gelip, huzurda boyun bükmüş ve utana, sıkıla demiş ki;

‘’Ulu hünkarım, gişelerde sorun yok, akçelerimizi ödüyoruz lakin, tokat işinde kuyruk oluyor, eve geç kalıyoruz, evde hanımın nerde kaldın dırdırı, dışarıda kuyruk huzurumuz kalmadı!

Lütfetseniz de, iki yeniçeri daha koysanız’’

…!

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir