Çetin Ünsalan – Petrol 60 dolar olursa…

Petrol üreten ülkelerin üretimde kısıntıya gideceği söylentisi ve Rusya’nın da buna sıcak baktığını açıklaması bir anda petrol fiyatlarını yukarı taşıdı. Uzun süredir 49 – 50 dolar bandında gezen Brent petrolün varil fiyatı 10 Ekim akşamı itibariyle 53 dolar seviyesinde seyretti.

Bu seviyenin de son bir yılın en yüksek olduğu aşikâr. Finans raporlarına ve bazı petrol üretici ülkelerin yetkililerin açıklamalarına bakılırsa hedef 60 dolar seviyesini görmek. Bu bir tiyatro mudur; beklenti yönetimi midir ayrı bir tartışma konusu.

Çünkü üretim içerisindeki en dominant ülke olan Suudi Arabistan işi eyleme dökmezse, kadük olmuş bir konsensüs olarak ortada kalır. Fakat ‘petrol 60 dolar olursa, ne olur’ sorusunun yanıtına kafa yormak bence daha önemli.

Farz edelim ki 60 doları buldu. Bu dünya ekonomisindeki daralmanın ilacı olabilir mi? Öncelikle kontrol edilemez bir oranda yüksek arz fazlasının, daralan dünya hacminin çok daha ötesinde bir sorun teşkil ettiğini bilmek gerekir.

Yani petrolün varil fiyatının kaç olduğundan daha önemli olan, dünyada bir talep patlamasının olup olmayacağıdır. Çünkü bu gerçekleşmezse üretimde tüketilemeyen petrol fiyatının bu açıdan bir önemi yok.

İşin finans cephesine baktığınızda, ellerinde kâğıt sıkışanların bu fırsattan risk azaltacağını da biliyoruz. Ama bu iyimserlik pompalamasına rağmen risk satacak kimse bulabilecekler mi; dünyanın gırtlağına kadar kâğıda boğulduğu bu ortamda şüpheliyim.

Reel sektör boyutunda ise sorun büyüyerek devam ediyor. Mesele petrol üreten ülkelere baktığımızda, Rusya başta olmak üzere bunların önemli müşterilerimiz olduğunu da düşünürsek, bu seviyeye çıkacak bir değer, ticareti toparlar mı?

Ne yazık ki bunun yanıtı hayır. 120 dolarlar seviyesinden 40-50 dolara inen varil fiyatının ve kaybedilen alım gücünün yarattığı tahribat büyük. Üstelik bu zaten daralmaya giden bir dünya ekonomisinin piminin erken çekilmesine de sebep oldu. Bu nedenle ihracat bakımından halen muhataplarımız yani müşterilerimiz yarı yarıya gelir kaybı gerçeğiyle karşı karşıya…

Bir de bunun üzerine üçte iki oranında azalmasına rağmen, maliyetlere vergiler nedeniyle yansımayan enerji giderlerinin yüzde 20 düzeyinde artacağı gerçeğini eklerseniz, bu reel sektör adına hiç hoş bir haber olmaz.

Dünya Enerji Kongresi’nde herkes bol keseden attı ama Dünya Enerji Konseyi’nin yayınladığı Büyük Dönüşüm Raporu’ndaki tespitin üzerinde durulmadı. Rapora göre ki ihtimaller içinde en muhtemel olanı, 2030 yılına kadar kişi başına enerji talebinin azalacağı vurgusu…

Bu dünyadaki ekonomik daralmanın, ticaret hacmindeki düşüşün ve arz fazlasının taleple dengelenecek noktaya gelmesinin tahmin edildiğinden uzun bir süre olacağını gösteriyor. Bu zaman dilimi içinde de kapanan firmalar gerçeğini yaşayacağız.

Velhasıl kelam petrolün varil fiyatının kaç dolar olacağından çok, belirleyici olan dünya ekonomisindeki arz fazlasının yarattığı sıkıntıdır. Kâğıtçıların yönlendirmesine gelip, dolmayan kapasitelerinizin üzerine, umutlanarak kapasite eklemeyin. Batışınız muhteşem olur.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir