Çetin Ünsalan – Tehlikeli büyüme

Zor oluyor böyle zamanlarda yazmak. Aklında onlarca cümle kavga ederken, yüreğin elvermiyor hiçbirini kâğıda dökmeye. Can yakan ve sıkıntılı konular sıraya girmişken, canın başka yerden yanıyor.

Ama ülken daha güçlü olsun, daha az sorun yaşasın diye gördüklerini yazmak zorunda hissediyorsun kendini. Lakin her şeyden önce canımızı en çok yakan noktada şehitlerimize Allah’tan rahmet, büyük Türk Milleti’ne de sabırlar diliyorum. Çok canımız yandı; tıpkı daha önce olduğu gibi…

O nedenle başka bir güne bırakıyorum, açıklanacak büyüme ile kalkınmanın arasındaki farkı. Yerel para birimleriyle ticaretin, dış ticaret dengesi verdiğiniz ülkeyle yaratacağı sorunları. Mevlâna’yı bile kullanarak ‘ne olursa ol gel’ örneğini vererek, yurda çağırılan paraların yaratacağı tehlikeyi ve bir tünelin ismi ile yaşanan trajikomik hikâyeyi.

Dedim ya çok canımız yandı. Vatan toprağına düşen her bir evlada hürmetimden açmıyorum bu konuların hiçbirini. Sadece onları son yolculuğuna uğurlarken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ‘intikam’ kelimesi için bir iki kelâm edeceğim.

Türk Milleti’nin devlet geleneğinde intikam yoktur. Hesabını sormak, haddini bildirmek vardır ama intikam yoktur. Çünkü ancak zayıflar intikam alır. Devlet geleneği binlerce yıllık tarihe uzanan Türk Milleti ancak hesap sorar. Bunu duygu yoğunluğu içerisinde Bakan’ın yaptığı bir dil sürçmesi olarak kabul ediyorum.

Büyümeye gelince… Dikkat çekmek istediğim büyüme, bilhassa sosyal medya üzerinden kusulan sözcüklerle ilgili. Böylesine bir zamanda bile bir olamıyorsak, aramızdaki görüş farklılıklarını bu kadar ortak bir acıda bile kullanacak noktaya geldiysek, yazıklar olsun bize.

Bir ülkenin sorunları olabilir; açmazları olabilir; büyük problemler ile karşı karşıya kalabilir. Ama yapması gereken en son şey birbirine duyduğu öfkeyi büyütmektir. Bedelini ödeyerek bütün problemlerinizi aşabilirsiniz. Fakat böylesine ortak acılarda bile kutuplaşmayı büyüterek hiçbir şey elde edemezsiniz.

46 yıllık yaşamım, 24 yıllık gazetecilik hayatım boyunca tek bir şeyden ümidimi kesmedim. Büyük Türk Milleti’nden… İktidarlar gelir, geçer. Fakat Millet; kenetlenirse ayakta kalır. Ortak sevincimizde veya acımızda birleşemiyorsak, asıl büyüyen tehlike buradadır.

Bir gazeteci olarak elbette mührü elinde bulunduranı eleştireceğim. Eleştirmeye de devam edeceğim. Fakat ülke cenaze evine dönmüşken değil. Cenaze evinde tartışma olmaz. Bu büyüyen kutuplaşmaya son verelim.

Medeni bir ülke sorunlarını tartışabilen, Şeyh Edebali’nin tabiriyle iktidar edenin de hazmettiği, anlamaya çalıştığı, herkesin her şeyden anladığını iddia etmediği bir özellik sergileyebilir. Birbirine hakaretler yağdıranların olduğu bir fotoğraf bu ülkeye yakışmıyor. Eleştirmekle, küfürleşmeyi, farklı düşünmekle kutuplaşmayı karıştırmamak gerekir.

Belki o zaman Beşiktaş’ta ve öncesinde yitirdiğimiz nice canların bize anlatmaya çalıştığını anlarız. Başımız sağolsun…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir