Çetin Ünsalan – Önümüzdeki maçlara bakacağız

Hafta sonlarında maçlardan sonra yenilen takımın hocasının ya da futbolcularının söylemidir bu: Önümüzdeki maçlara bakacağız. Bunun bir başka versiyonu ‘yenildik ama ezilmedik’ manşetleridir. Hepsinin temelinde elden bir şey gelmeme veya çaresizlik vardır.

Sonra bir kuşak geldi; bizlere bunun lafla değil, bilgiyle, bilimle, akılla, emekle, çalışmakla aşılabileceğini gösterdi. Bu psikolojik kırılmayı çabuk unuttuk. Şimdi neden daha başarılı olamadığımızı tartışıyoruz.

Futbolda durum bu da, ne yazık ki aynı basireti ekonomide gösteremedik. Halen ekonomi kurmaylarımızda aynı mantıktaki yaklaşım ve söylemle bir şeylerin değişebileceği düşüncesi hakim.

Önümüzdeki maçlara bakalım, ama dün yaptığımız hataları görmezsek bunun bir anlamı yok. Bakın önümüzdeki maç FED’in faiz kararı olacak. Bugün ya da yarın, dünyada ne yapıldığından çok, bizim ne yaptığımız ya da yapmadığımız sonuçları belirleyecek.

Biz halen 2 milyona yakın genci, resmi rakamlarla işsiz olan, bunun nedenini kadınların ve gençlerin iş aramasına bağlayan, işsizden sağlık sigortası primi toplayıp, asgari ücretliden zorunlu BES ile nafakaya göz diken, topladığı paralarla da açık kapatmaya çalışan bir ekonomi yönetimi sergiliyoruz.

Enflasyonu rakamsal bazda tutturmanın gerçekten daha önemli olduğunu düşündüğümüzden olsa gerek, ülkenin ilgili bakanları, istatistiki belirleyen sepeti yeniden düzenleme konusundaki ısrarıyla karşımıza çıkıyor.

Oysa dün katıldığım bir panelde aynı bakanlığın meslek lisesi ya da meslek yüksekokulu öğrencilerine, sektörün cebinden yaptığı eğitim odaklı yardıma engel olduğunu öğrendim. Mevzuat hazretleri ve istatistik tutkusu bu ülkenin canını dün de yaktı; anlaşılan o ki, yarın da yakacak. Kimse yapması gereken işi yapmıyor; üzerine vazife olmayan her konuyla da uğraşıyor.

Yine dün bir başka toplantıda Beyoğlu Belediye Başkanı’nın boş kaleye penaltı çekmesi faaliyeti sırasında, hukuk kararlarını ve gelecek vizyonunda şehirlerin kültürel değerleriyle rekabet edeceğini hatırlatıp, neden çakma Dubai olma hevesinde olduğumuzu sorduğumda, soru soran bir gazetecinin yarattığı şaşkınlık, esasen birçok şeyi de özetliyordu benim adıma.

Ülkede yarını konuşmadan bugünü kurtarma çabasının yarattığı körlüğü, hayal ile hayalperestliği karıştıran fotoğrafı üzülerek izlemek zorunda kalıyorsunuz. Fakat akıl dışı söylem ısrarı değişmiyor.

Örneğin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin cari açık açıklaması… 2016 yılının sonunda, 2015’e göre daha az cari açık vereceğimizi belirtip, bunun iyi bir şey olduğunu anlatmaya çalışması ülke adına acınacak bir durumdu.

Sanki yapısal anlamda tüm sıkıntımızı aşmışız, üretim içerisindeki ithalat bağımlılığımızı çözmüşüz, dış ticaretimizi arttırıyormuşuz da bu ortamda cari açık azalıyormuş gibi hava, artık karşısındakinin zekâsıyla alay etmek anlamına geliyor.

Cari açık eskiye oranla düşüyor. Niye? Çünkü ticaret yapamıyoruz. Ayrıca Bakan Zeybekçi’nin bahsettiği geçen yıl dolar / TL kuru 2,97; bugün 3.48… Aradaki finansman maliyetini ve finanse edebilme sıkıntısını neden konuşmuyoruz?

Neden biliyor musunuz? Çünkü ruh hali yazının başında anlattığımdan farklı değil. Önümüzdeki maçlara bakıyoruz.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir