Ekonomi Finans Dersleri-III: BORSA – 2017’de Borsada Neler Olacak?

Dünkü yazımda dolar/TL kuruna ilişkin olarak küresel, yerel varsayımlarımı vermiş ve 2017 içinde dolar/TL kurunun olası yönü üzerine bir yazı yazmıştım. Bu yazıda da borsayı değerlendireceğim. 2017 yılında borsanın getirisi ne olabilir? Sert düşüşler mi yaşarız, yoksa 2017 borsa için yüksek getirinin sağlandığı bir yatırım alanı mı olur? İsterseniz önce bazı temel bilgiler vereyim.

Hisse senedini satın almanın en önemli sebebi, bir şirkete ortak olmaktır. Bir insan neden bir şirkete ortak olmak ister? Çünkü bu şirketin çalışıp para kazanacağını kârlı olacağını düşünür ve bu kâra ortak olmak ister. Böyle düşünen yatırımcı bu hesabı yaparken, alternatif getirileri de göz önünde bulundurur. Örneğin banka bir yılda %10 faiz verirken, eğer yatırımcı bir şirketin hissesine yatırım yaparak %15 kazanacağını düşünüyorsa, hisseye yatırım yapabilir. Bazı insanlar ise borsaya girmek için daha yüksek getiri örneğin %20 kazanmak isterler. Çünkü borsa riskli bir yerdir ve getiri cazip olmalıdır. Bu aşamada yatırımcının hisseye yatırım yaptığı süre içinde iki tür kazancı vardır. Birincisi, hisse fiyatının yükselmesinden dolayı elde edeceği kazanç (sermaye kazancı) ikincisi de hissesi karşılığında alacağı kâr payıdır.

Bir bankaya eğer 100 bin TL’yi 1 yıl vade ile  yatırmışsanız ve faiz %10 ise, yıl sonunda 110 bin TL’niz olur.  Aynı şeyi hisse için düşünelim. Bir hisseye 10 TL’den  100 bin TL tutarında yatırım yaptığınızı ve yıl sonunda 1 TL temettü (kâr payı) aldığınızı düşünün. Eğer hisse fiyatı 1 yıl sonra 11 TL olmuşsa, sizin  getiriniz %10 olmuştur. (Not: yazımın önceki versiyonunda hisse fiyatı değişmezse.. şeklinde yazmıştım düzelttim. twitter’dan (@____PASA____) rumuzlu Hakan beye uyarısı için tşkr ederim. ) Fakat bu sırada hisse 10 TL’den 13 TL’ye yükselmiş ve 1 TL kâr payı almışsanız (DİKKAT!!! hisse fiyatı kar payı dağıtımı sonrasında 12 TL’ye düşer) sizin kazancınız da %20 sermaye kazancı + %10 temettü kazancı olmak üzere %30 olur.

Şimdi bu konuya bilip bilmeden çok itiraz eden olacaktır. Şirketlerin hisse fiyatlarının kârlılıkla hiç ilişkisi olmadığını, borsanın kurtlar sofrası olduğunu, para babalarının kendilerini yolduğunu ve borsanın bir kumar yeri olduğuna dair çok fazla yorum analiz yapan olacaktır. Maalesef insanımız bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğu için böyle oluyor. Aşağıda bir kaç grafik verdim. Bu grafiklerde bir şirketin esas faaliyet kârı, net kârı ve piyasa değeri gösteriliyor. Birlikte bakalım, gerçekten de kârını artıran şirketlerin hisseleri mi değer kazanıyor yoksa, kârlılıktan bağımsız bir şekilde hisseler kendi kendilerine mi hareket ediyor?

Aşağıda grafikleri karışık halde veriyorum. Bu grafiklerde kâr ve piyasa değerlerinin nasıl hareket ettiğinden ziyade, yıllar içinde istikrarlı bir şekilde kârını artıran ve kârları çok dalgalı olan, genelde zarar eden şirketlerin piyasa değerlerinin nasıl ARTAMADIĞINA bakın. “Kendine hayrı olmayan şirketin yatırımcısına hayrı olmaz”. Şirket isimleri grafiğin altında serilerin açıklama kısmında bulunuyor (Önemli not: Bir şirketin karlılığı ile piyasa değeri arasında hiç bir ilişki bulamıyorsanız, o hisse çok büyük bir olasılıkla manipüle edilen bir hissedir ve manipülatörler size ekmek yedirmez. Sonra da burası kumar yeri, kurtlar sofrası demeyin. Borsa kumar yeri değildir ama kendini yatırımcı zanneden kumarcıdan geçilmiyor)

Sıra geldi Borsanın geneline

Eğer bir şirket kâr ettikçe piyasa değeri artıyorsa, ve borsa İstanbul endeksi (BIST) bu şirketlerden oluşuyorsa, şirketlerin genelinin kârlılığı arttığı zaman, borsa artacaktır. Şirketlerin mutlak değer olarak kârlılığını artıran şey ise satışların artmasıdır. Satışların artmasına sebep olan iki temel faktör vardır. Bunlar mikro faktörler, makro faktörlerdir. Mikro faktörlere satış, pazarlama reklam vs gibi şirketin kendi kontrol edebildiği faktörleri örnek verebiliriz. Makro faktör ise BÜYÜME’dir. Eğer bir ülkenin büyümesi yeterli değilse, istisnalar olmak koşuluyla bu ülkedeki şirketlerin satış hacmi ve mutlak kârlılıkları düşecektir.

2017’de borsa ne olur? sorusuna bakarken en acil cevaplanması gereken soru BÜYÜME’nin ne olacağıdır. Geçmiş büyüme verileri revize edildi. Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde yöntem değişiklikleri uygulandı. Fakat, TUIK yeni hesaplanan büyüme oranlarını verirken, 2016’nın 3. çeyreğinde eski seriye göre %kaç küçüldüğünü vermedi. Halbuki; en az 1-2 sene eski ve yeni seriyi birlikte devam ettirmeliydi. En büyük sıkıntı ise, fiili olarak gördüğümüz durumla, yeni seri büyüme verileri uyuşmuyor.  Tasarrufumuz eksik derken bir anda tasarrufların %13’lerden %20’lere çıkması, yatırımların %20’lerden %30’lara çıkması kolay açıklanabilir değil.

Geçenlerde Erol Gürcan’ın yaptığı 2016’nın özeti çalışması gerçekten çok güzel olmuştu (Yazının tamamını okumak için burayı tıklayınız). Yazısında verdiği büyüme grafiğini ben de veriyorum.

Geçmişte ekonomimiz yılda %4-5 üzerinde büyüdüğünde borsa en az %20-25 getiri sağlardı. Görüyoruz ki; 2013’te ekonomimiz ortalama %8 civarında büyümüş, ama borsa %13.31 düştü. 2014’de büyüme oranı bir anda düşüyor ve ortalama 4 civarına geliyor ama borsa %26 artıyor.  2015’de büyüme hızlanıyor ve ortalama 6 seviyelerini geçiyor ama borsa %16 düşüyor.  Aşağıdaki grafik borsanın yıllık hareketlerini veriyor.

Borsa hiç bir yıl arka arkaya düşüş yapmamış. 2016’ya girerken bu grafiği vermiştim ve 2015 yılı düşüş yılı olduğu için borsanın 2016 yılında %20-25 civarında bir artış yapabileceğini (85-90 bin arasına geleceğini) yazmıştım. Araya 15 temmuz, Rusya uçak düşürme meselesi, terör olayları ve Suriye savaşı girdi ve 2016 yılı kayıp yılı olması gerekirken 2016’da borsa %9 (%8.94) arttı. Eğer biri bana 2016’da olan olayların olacağını, 2016’ya girerken söyleseydi, herhalde en az %15-20 düşüş beklediğimi söylerdim.

Borsa iki yıl arka arkaya hiç düşmemiş ama,  2005 öncesinde arka arkaya 3 yıl arttığı zamanlar olmuş. 2009 ve 2010’da iki yıl arka arkaya artmış. Ama 2010 sonrasında bir ileri bir geri yapmışız. Eğer bu seri bozulmazsa, 2017 yılını borsanın 78.168 seviyesinde kapatması beklenmeli. Eğer seri bozulmamışsa Borsa 2016’da artıda kapattığına göre şimdi düşüş yılı sırası mı?  Aslında bu tür sorular hoş değil. Çünkü insanı sağlıklı bakış açısından uzaklaştırıyor. 2017 yılına başlarken aynen Dolar/TL kurunda yaptığımız gibi  varsayımlarımızı ortaya koymalı ve bu varsayımlara göre tahmin yapmalıyız. Eğer bu varsayımları zayıf buluyorsanız buradaki tahminlere asla güvenmemelisiniz. Sizler de kendi varsayımlarınızı ortaya koyarak kendi senaryonuzu oluşturabilirsiniz.

Aslında 2017 yılına ilişkin varsayımlarımı dünkü yazımda ortaya koydum (https://www.bilgeyatirimci.com/2017/01/03/2017de-dolar-ne-olacak/ ). Bu yüzden burada tekrar ederek yazıyı uzatmak istemiyorum. Orada yazdığım varsayımları baz alarak şu varsayımlarımı öne sürebilirim;

  1. Trump blöf yapmıyor. Çin ile ticari ilişkilerine ciddi kısıtlamalar getirirken, diğer güney Amerika ülkeleri de korumacılıktan nasibini alacaklar.
  2. ABD’nin ithalatı kısıtlayıcı önlemleri diğer ülkelerin ihracat yaparak kazandıkları dolar miktarını azaltacak.
  3. Dolar sadece ABD ile ticaret yapmak için kullanılmıyor. Eğer Asya ülkeleri, Afrika ülkeleri, Avustralya, Kanada veya İngiltere  ile ticaret yapıyorsanız, ikili anlaşmalar yapmadıktan sonra, yine dolara ihtiyacınız var.  Dolayısıyla korumacı politikalar nedeniyle dünyada dolar kıtlığı baş gösterecek.
  4. Dolara değer kazandıracak bir faktör de, ithalat vergilerinin artması ve iç piyasada gelir vergilerinin düşürülerek, alt yapı yatırımlarının da hızlandırılması, enflasyonun hızlı bir şekilde ivmelenmesine sebep olarak FED’in en az 3 faiz artırımı yapmak zorunda kalacak olmasıdır.
  5. Sonuç olarak ABD doları diğer ülke paralarına karşı değer kazanmaya devam edecek ve dolar endeksi (DXY) ilk altı ay içinde en azından 110 seviyesine ulaşacak. Yılın ikinci yarısında ise 120’lere doğru hareketini devam ettirebilir.
  6. Doların aşırı değer kazanması, ABD dış ticaret açığını ve cari açığını yükseltici etki yaparken, ithalat kısıtlamaları düşürücü etki yapacaktır. Fakat, cari açığı yükseltici etki daha güçlü olacaktır. Tüm korumacılık önlemlerine rağmen, ABD’nin dış ticaret dengesi bozulmaya devam ederse, öyle bir noktaya gelinir ki; ABD’nin borçları sorgulanmaya başlanır. Zaten Trump alt yapı yatırımları için borçlanma limitini de artıracaktır. Fakat, DXY endeksi 120’ye gelmeden bu tür bir sorgulama olmayacağını düşünüyorum.  ABD borçlarının 2017’de değil de 2018’de sorgulanmaya başlayacağını düşünüyorum. 2017 yılı ABD için büyüme, enflasyon ve borç artış hızının ivemelendiği bir yıl olacaktır.
  7. Tüm bu ahval ve şerait içinde dolar daha az bulunacak bir para olacağı ve diğer paralara karşı değer kazanacağı için, yüklü döviz borcu olan özel sektörümüz borçlarını çevirmekte zorlanacaktır.
  8. Dolar diğer paralara karşı değer kazanırken TL’ye karşı da olağanüstü gelişmeler olmadıkça değer kazanacaktır. Bu durum iç piyasamızda geleceğe ilişkin belirsizliğin sürmesine neden olacak ve toplam harcamaları olumsuz yönde etkileyecektir.
  9. Doların değer kazanması ithalatı ve özellikle de üretime dönük makine teçhizat ithalatını da düşürecektir. Dövizin dalgalı ve sürekli artış içinde olduğu bir ortamda enflasyon da artıyorsa, üreteceği malını nasıl satacağını bilemeyecek olan müteşebbis, yatırım yapmak istemez.
  10. Sözün kısası hem iç talep hem de yatırımlar zayıfladığında BÜYÜME zayıflar. Bu durum borsadaki şirketlerin kârlılığının azlaması demektir. Bankacılık sistemi ekonomik büyümeden direkt olarak etkilenmektedir. BIST-100 içinde ağırlığı olan bankacılık sektörünün 2017’de çok daha iyi bir karlılık performansı göstermesini beklemek yanlış olur. Benzer şekilde holdingler de çok fazla prim yapamayabilir. Ama 2017 yılında ihracata dönük çalışan şirketlerden, neredeyse tekel konumuna yakın olanlar, kârlarını ciddi biçimde artırabilirler.
  11. Trump’ın korumacılık politikalarının olası etkisinin şu an küresel piyasalar tarafından hafife alındığını düşünüyorum. Çin ile bir ticaret savaşına girilmesi, diğer ülkelerin de korumacılık politikaları uygulayacağına dair sinyaller küresel borsalarda çok sert düşüşlere sebep olabilir. Apple’a Avrupa Birliğinin verdiği cezayı ve sonrasında ABD’nin de Deutsche Bank’a yaptıklarını hatırlayın. Trump’lı yıllar şu ana kadar izlediğimiz ve bildiğimizden çok farklı olmaya adaydır.
  12. Avrupa’da seçimlerde radikal siyasilerin zafer kazanması da piyasalar açısından olumsuz olacaktır.
  13. Çin eğer ABD tahvillerini satmaya başlarsa, küresel tahvil balonundan hava kaçmaya başlar ki; bu durum çok kötü sonuçlara yol açar ama varsayımlarım içinde Çin’in ABD’ye karşı bu kozu kullanmasını beklemiyorum.

SONUÇ: BIST-100 endeksi dolar bazında 2.15$ seviyesinde bulunuyor. 2017 yılında BIST-100 endeksinin en güçlü direnci 2.70$-2.90$ arasındadır. En güçlü destek ise 1.50-1.75 aralığında olup, 2017 içinde bu aralığı bir şekilde göreceğimizi ve bunun da dış kaynaklı olacağını düşünüyorum.  Yani 2017’de borsa genel endeksi için 2.70$ aşılırsa PAHALI, 1.50$-1.70$ aralığına gelirse UCUZ denilebilir. Fakat şunu da belirtelim ki, 2$ seviyesinde çok önemli bir psikolojik destek var. Eğer borsa 1.50-170 aralığına gidecekse, bu durum 2$ seviyesi aşağı kırıldıktan sonra kısa bir sürede (1 ay gibi ) olabilir. Fakat şunu unutmayın. Hisseler borsadan ayrışabiliyorlar. 2017’de her şartta en az %30-40 getiri sağlayabilecek hisseler var. Endeksi bırakıp hisse seçimine odaklanın. Bakın, 2013’ten beri borsa hiç bir şey kazandırmıyor ama 2013’de 1.50 civarında olan SODA 5.43 seviyesinde bulunuyor. Buna bezer daha birçok hisse gösterilebilir. sizler şu soruyu sorun: “Borsa bir şey kazandırmazken, SODA neden borsayı 3’e, 4’e katlamış? (Cevabı aşağıda)

Dün twitter’dan borsaya satış geldiğini belirttim ve endeksin 75.000-75.500 aralığına gerilemesinin mümkün olduğunu ama, bu satış dalgasının yılbaşı rallisi öncesinde bir silkeleme olabileceğini yazdım. Bunun üzerine haklı olarak “Hocam ralli iddialı olmuyor mu” diye soran arkadaşlar oldu. Ayrıca yılbaşı rallisi nedir sorularını aldım. Finans literatüründe “Ocak etkisi” adı verilen bir konu vardır. Ocak ayında borsaların normalde pozitif getiri sağladığı belirtilmektedir. Bu yüzden de Ocak ayında borsaların yükseleceğine inanılır. Bilimsel çalışmalarda da böyle bir etkinin olduğu ortaya konuyor. Ama biz bizim borsamıza bakalım.

Aşağıdaki grafikte borsanın yıllar itibariyle Ocak ayındaki getirilerini görüyorsunuz. Yani biten yılın Aralık ayı kapanışı ile başlayan yılın Ocak ayı kapanışı arasındaki getiriye bakıyoruz.

Bu grafikte görüldüğü üzere,  21 yılın 13 yılında pozitif getiri sağlanmış (Dikkat henüz 2017’nin nasıl kapanacağını bilmiyoruz, dolayısıyla hesaplamaya dahil edilmedi). Burada 21 yılın ortalamasının alınması pek anlamlı değil. Çünkü 1990’lı yıllarda yüksek getiriler var. Ama almış olsak bile ortalama getiri %4.8 oluyor. 2003’ten itibaren bugüne kadarki verileri alırsak ortalama getiri -%0.8 olurken, 2010’dan bu yana baktığımızda %1.5 civarında oluyor. Yani pek anlamlı bir artı getiri son 10 yılda oluşmamış. Dolayısıyla bu yıl Ocak rallisi olur mu? sorusuna bu grafik “olsa bile Ocak ayı kapanışının Aralık ayına göre ortalama olarak %-1 ile %2 arasında olması beklenir” diyor.

Yukarıdaki grafikten farklı olarak, bazen şöyle de olabiliyor. Ocak ayındaki kapanış Aralık ayına göre eksi olabiliyor ama Ocak ayında borsa yükselip sonra kapanışa doğru düşebiliyor. Yani Aralık ayı varsayalım ki 78 bin kapanmış olsun. Ocak ayında 82 bin seviyesi görüldükten sonra eğer 77 bin seviyesinden kapanış olmuşsa Ocak ayı getirisi negatif oluyor ama Ocak ayı içinde bir ralli yaşanmış olabiliyor. İşte bu yüzden aşağıdaki grafikte Aralık kapanışı ile, Ocak ayının en yüksek seviyesi arasındaki getiriyi gösteriyor.

Bu grafikte görüldüğü üzere 21 yılın 20 yılında Ocak ayında Aralık ayı endeks rakamının üzeri görülmüş. Ortalamaya baktığımızda ise %14.8 rakamını görüyoruz. Yani Ocak ayında endeks ortalama olarak Aralık ayı kapanışının %14 üzerine çıkabiliyor. Ama 1990’lı yıllardaki yüksek getiriler nedeniyle bu böyle. 2002’den bu yana ortalamayı alırsak, %9.1’e düşüyor. Fakat 2014’den bu yana Ocak ayında endeks pek bir yükseliş kaydedememiş. Şu anki durumda  endeksin bu aydaki en yüksek seviyesi  Aralık kapanışına göre %0.7 aşağıda bulunuyor. Son 4 yılı baz alırsak bu yıl için hesabı şöyle yapabiliriz; Aralık ayı kapanışı 78.168 seviyesiydi. Eğer 2010’dan bu yana olan getirilerin bu yıl da gerçekleşeceğini düşünürsek 78 bin seviyesine %7.9 eklememiz gerekir.   Bu da yaklaşık 5 bin puan civarında yapıyor. Fakat, bu yıl önümüzde 27 Ocak’ta  FITCH’in notu var. FITCH büyük olasılıkla Merkez Bankası’nın kararlarını yakından takip edecektir. 20 Ocak’ta Trump koltuğuna oturup mesajlar yağdırmaya başlayacak. Bunlar piyasalar için stres yaratan unsurlar olacaktır. Bu nedenle bu Ocak ayında bir yükseliş olacaksa bu iki hafta içinde olmalıdır. Bahsettiğim stres unsurları nedeniyle ben en fazla  %3-4’bir yukarı atak olacağını düşünerek 78 bin seviyesine göre 2-3 bin puanlık artış olabileceğini, bu tür bir durum olursa endeksin 80-81 bin seviyesinin zirve olacağını düşünüyorum.

Dün borsada satış vardı bugün ise dünkü düşüşün devamını görüyoruz. Dün twitter’da belirttiğim üzere 76.500’ün aşağı kırılmasıyla, 75.000-75.500 aralığına kadar gerileme olabilir. 75 bin civarında destek oluşmasını bekliyorum. Bunun altına düşüş olsa bile ayı tuzağı oluşabilir. Bu aşamadan sonra yeniden yukarı yönlü bir hareket çabası görebiliriz. Ama 75 bin aşağı kırılır ve 2 gün bu seviyenin altında kalırsa endeksten Ocak rallisi bekleyemeyiz. Dünkü satış dalgası önemliydi çünkü işlem miktarı artmıştı. Bugün 76.500 desteğinde tutunmaya çalışıyor. Bu seviyelerden olacak bir yukarı harekete katılmamak gerekir. 77.350’Nin üzerinde kapanış olacağını anlarsanız alım düşünülebilir ama bu aşamada izlemede kalmak daha faydalı.

Kalın sağlıcakla… paranız sağlığınızı bozmasın.

“Ekonomi Finans Dersleri-III: BORSA – 2017’de Borsada Neler Olacak?” ile ilgili 2 yorum

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir