Çetin Ünsalan – Davos’un bakanları ve gündemi

Türkiye’de malûm slogandan ibaret zannedilen Davos tekrar gündemimizde… Dört gün boyunca gerçekleşecek organizasyonda yine siyaset konuşulacak. Kimin ne yaptığı veya ne yapmadığının üzerinde durulacak. Elbette sadece popüler gündem olarak…

Oysa birileri sakız çiğnerken, bu tip organizasyonları geleceğe yönelik bakış açıları geliştirmek adına kullanan önemli bir kesim de var. Mesela biz geçen sene Göbeklitepe’yi anlatırken, Gerçek gündem dördüncü sanayi devrimi idi.

Şüphesiz Göbeklitepe de önemli de, onu da keşke tarih hatası yapmadan anlatsaydık. Fakat sorun bu da değil. Dersini çalışanlarla, meseleyi sonradan duyanlar arasındaki fotoğraf önemli. Son bir yılda Türkiye, biraz da sloganlaştırarak Endüstri 4.0’ı hep gündemde tuttu.

Peki bu konuda ne yaptık? Şüphesiz konuşmak ve bir şey yapıyormuş gibi gözükmek için başlığı kullanmak dışında… Elbette bu alana kafa yoranlar, bir şeyler anlatmaya çalışanlar var. Ama ne yazık ki benim ülkemde sloganlar, muhteviyattan daha çok tercih ediliyor.

Gelelim bu seneye… Hükümet düzeyinde Mehmet Şimşek ve Nihat Zeybekçi ile temsil ediliyoruz. Ne anlatacaklar? Muhtemelen Nihat Zeybekçi, Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarından notlar derlemiş, içeriğine çok hakim olmasa da, her zamanki gibi aynı frekanstan konuşup, mesaj vermenin kaygısına kapılacak.

Zeybekçi kim? Ekonomi Bakanı… Belki biraz da güçlü, kıskanılan Türkiye’nin neler yaptığını ve nasıl üzerinde oyunlar oynandığını ifade edecek. Herkes bıyık altından gülerken, toplantının gerçekleştiği salonda birileri varsa, onlar da dinliyor gözükecek.

Mehmet şimşek ne anlatacak? Daha bir türlü tanımlanamayan yapısal reformlar konusundaki kararlılıktan söz edecek; Türkiye’nin yatırım yapılabilir bir ülke olduğunu ifade edecek, ne kadar sağlam olduğumuzu vurgulayacak ve özetle ‘para isteyecek.’ Şimşek kim? Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı… Sonuç alacak mı? Elbette hayır…

Dönüşte de herkesin Türkiye’ye ne kadar övgüler düzdüğü anlatılacak belki, malûm medya üzerinden. Oysa Davos’un gündemi bunlar değil. Bir yıl üzerinde çalışılan raporlar görüşülecek. Sonuç alınır ya da alınmaz. Ama dikkat çeken başlıklar, aynı zamanda dünyadaki ihtiyaçların da göstergesi niteliğinde olacak.

Ama önce hatırlatalım. Trump, ‘halkçı hareketimize ihanet olur’ gerekçesiyle resmi temsilci göndermeyeceğini açıkladı. Bu korumacılık rüzgârının buram buram eseceği bir sürece girdiğimizin göstergesi…

Peki bir de tartışılacak raporların başlıklarına göz atalım. Küresel işbirliğini güçlendirmek… Bu son derece arzu edilen; ama başarılması çıkar çatışmaları nedeniyle olanaksız hale gelen konulardan biri. Ama bir ihtiyacı gösteriyor.

Ekonomik büyümeyi canlandırmak… Bu da yine dünyanın bir numaralı sorununun büyümeyi elde edemeyecek olması ve işsizlik, arz fazlası gibi sorunların gün yüzüne çıkacağının yansıması olarak nitelendirilecek bir çalışma başlığı. Tatminkâr düzeyde gerçekleşme olasılığı yok.

Kapitalizmi reforme etmek… Gelinen noktanın kapitalizmden kuralsız ya da salt güçlünün kurallarının işlediği aşamaya geçmiş olmasının getirdiği sıkıntıları anlatıyor. Reformdan kast edilen ise, sanıldığı gibi kapitalizmden vazgeçmek değil, eski sınırlarına döndürmek. Dünyada tüm sistemlerinin iflas ettiği bir süreçte ancak bu kadarı tartışılabiliyor. Bence tercümesi, ‘yeni sistem ne olacak’ sorusuna yanıt aramanın kibarcası.

Dördüncü Sanayi Devrimi’ni hızlandırmak… Orta ve uzun vadede, kriz sonrası dengeleri ve üretim biçimini anlatan bu çalışma yeniden gündemde. Bence en çok ciddiye alınması gereken derslerden biri…

Bilhassa bizim gibi emek yoğun sektörlerden oluşan ekonomilerin, havanda su dövmeyi bırakıp, eğitimden başlayan bir süreçte yeniden planlı ekonomiye geçip, katma değer ve nitelikli insan kaynağı yaratmasını gerektiren başlıklardan biri. Sorarsanız; biz de farkındayız. Gerçeğine bakarsanız; eğitim anlayışımız ve kalitemiz ortada…

Bir önemli başlık var ki ‘duyarlı ve sorumlu liderlik’ başlıklı oturum. Bu dünyada lider olmadığının bir itirafı ve bilhassa gelecek kuşaklar üzerinden yapılacak tartışmayla, gelecekteki lider tipinin yapısını ve tersten okuduğunuzda bugün kendini lider zannedenlerin iflas fotoğrafını anlatıyor. Bu aynı zamanda sorunların siyasetçilerde görüldüğünün de bir vurgusu gibi…

Tüm bu dönüşümlerin içinde Suriye’nin konuşulacak olması ise, geleceğin dünya ekopolitiğindeki rekabetin ne kadar sıcak olacağını ve bunları anlamadan ya da çözmeden gelecekte söz sahibi olmanın da olanaksızlığını anlatıyor.

Yani bu sene Suriye konusunu da bu gözle okumak gerekir. Mesele artık sorun olmaktan çıktı. Nasıl uzlaşılacağının üzerinde duruluyor. Çünkü Suriye, sınırlarıyla ele alınabilecek bir konu değil. Geleceğin rekabetinin anahtarını ifade ediyor.

Peki biz tüm bu fotoğrafın neresindeyiz? Önce dünya ekonomisinin sıkıntılı bir sürece girdiğini ve tüm ezberlerin bozulacağını tekrar hatırlatalım. Ardından da tüm bunlardan etkilenmeyeceğini iddia eden ülkemizin gündemine ve orada öne çıkaracağı konulara bakalım. Yaklaşımdaki  istikrarımızı (!) kaybetmezsek, sonuç belli.

Herkes gider Mersin’e; biz gideriz tersine…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir