Çetin Ünsalan – Dünya küçülürken; Türkiye büyür mü?

Türkiye’nin büyüme oranları aşağı yönlü revize edilirken, sorunla yüzleşmeme rahatsızlığı da devam ediyor. Maliye Bakan Yardımcısı Cengiz Yavilioğlu, dünyadaki büyüme oranlarının daralmaya döndüğünü vurgularken, Türkiye’nin durumunun iyi olduğunu söyledi.

Öncelikle bu gerçek bile olsa, ‘tavşanın ayaklarını bağlamışlar, kaplumbağa yarış kazanmış’ cinsinden bir durum ortaya çıkar. Oransal olarak daha yüksek olmanız ise neyi değiştirir, tartışılır.

Çünkü 15 – 20 trilyon dolarlık ekonomilerle kendinizi mukayese ediyorsanız; onların sizden daha az büyüyerek, daha çok gelir elde ettiğini de göz ardı edemezsiniz. Öte yandan, ortaya çıkan büyümelerin ülkeleri, toplamda da dünyayı kurtarmayacağı açık.

Ciddi bir daralma sürecine girdik ve hızla düşen büyüme oranlarına şahit olacağız. Peki bu şartlar altında, yani tüm dünya ekonomisi küçülürken, Türkiye’nin büyümesi mümkün mü? O zaman büyüme modellerini masaya yatırmak gerekir.

Türkiye son 15 yıldır sıcak para ve ithalat yoluyla büyüme oranları yakaladı. Bu da üretemez bir ekonomi ortaya çıkarırken, bir balon oluşturdu ve kalkınma sonucunu doğurmadı. Bunu yaratmadığı gibi, imtiyaz, kâr ve taviz dağıttıkça daha borçlu hale geldik.

Dünya sıcak para açısından kıtlaşıyorsa, bize de eskisi gibi paranın gelmeyeceği sonucu ortaya çıkıyorsa, bu başlık üzerinde dünyaya rağmen büyümemiz mümkün değil. İthalat odaklı büyüme ile yürümeye kalksak da, vergi başta olmak üzere gelirlerimizde dramatik azalma yaşanırken, işsizlik sorununun önlenemez bir biçimde büyüdüğüne şahit oluruz.

Elbette bu başlığa oynarsanız, dünyada kimse itiraz etmez. Hiç kimse mal satmaya ‘hayır’ demeyecektir. Fakat mal almak için parayı nereden bulacaksınız? Dolayısıyla bu başlık da büyüme için yeterli karşılığı bulmuyor.

Üreterek büyüyeceğimiz düşüncesine bir başlık açalım. Sadece iç piyasanız için yapacağınız imalat ve satış, ihracat tabanlı yatırımlar üzerine kurgulanmış kapasitelerin dolmasını sağlamaz. Bu nedenle birim maliyet arttığından, daha yüksek bir fiyatlama, bağlantılı olarak da enflasyon gerçeğiyle karşı karşıya kalırsınız. Üstelik alım gücü düşüp, işsizlik artarken…

Dış dünyaya mal satma meselesine gelirsek. Burada da dünya küçülürken, Türkiye’nin dünyadan daha yüksek bir büyüme yakalaması olası değil. Rakamlardan değil, gerçeklerden bahsediyorum.

Müşterileriniz ekonomik olarak daralıyorsa, ya siparişlerini azaltırlar ya da Çin başta olmak üzere, daha cazip fiyat sunan üreticilere yönelirler.

Sözün özü o ki, Maliye Bakanlığı yetkililerin zannettiği gibi, Türkiye’nin gerçek anlamda dünyadan daha fazla büyümesi mümkün değil. Çünkü dominant bir ekonomi değiliz. Bu söylem referanduma kadar yetkilileri idare eder; ama sonrasını kurtarmaz.

Nedenini bir türlü çözemiyorum. Hatalar yapıldı; her konuda saflık ve kandırıldık söylemi havada uçuşuyor. Ekonomi politikalarında yanıldığı kabul etmek bu kadar mı zor?

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir