Çetin Ünsalan – Bütün zurnalar ötecek

Memleketin birinde zurna sevenler ve sevmeyenler varmış. Zurna üreterek yaşayan bu ülkenin insanları arasındaki tartışma, bir bölümünün ‘biz eskiden ney üretiyorduk; zurnayı hayatımıza soktular’ diyerek şikâyet etmesiyle başlamış.

Oysa gerçek neden ney çalanların, çalmaktan vazgeçip, zurnayı tercih etmeleriymiş. Zurna imal edenler, hedefi biraz yükseltince, dünyadaki icracılar, ‘tekrar herkes ney çalabilir’ diyerek önce ney çalanları, sonra da zurna üreterek yaşayanları kandırmış.

Gel zaman git zaman, o gazla bunlar ülkenin yönetimine gelmişler. Herkesin ney imal etmesini salık verip, elde avuçtaki zurna üretmeye yarayan alet edevatı satmışlar. Bakmışlar ki ney satılamıyor; dışarıdan zurna almaya karar vermişler.

O güne kadar ney savunucuları ise, neyi savunur gibi yapıp ‘zurna da olabilir’ demeye başlamışlar. Çünkü başlarındaki, aslında zurnanın kaçınılmaz olduğunu anlamış. ‘Beni kandırdılar’ deyip, zurna edebiyatı yapmaya başlamış.

Fakat ülkede zurna üretebilecek kabiliyet kalmamış. Ferman yayınlanmış: Bütün zurnalar ötecek. Esnafın üretecek hali yok; ama onları temsil edenler haykırmış: Bütün zurnaları öttüreceğiz.

Halkın bir bölümü tekrar nasıl zurna üretileceğini anlatmaya çalışırken, hapse atılmış, işinden olmuş, neden bu duruma düşüldüğünü anlatmaya çalışmışlar. Fakat karşılarındaki koro daha yüksek bağırmış: Bütün zurnalar ötecek.

Seçilenler seçenler, sahib-i fermandan geçinenler, esnafı sanayicisi değil ama onu temsil edenler ve memuru işçisi değil ama onu temsil edenler bağırıp çağırmaya başlamışlar. Bütün zurnalar ötecek. Çünkü ferman açıkmış.

Ama kimse niye zurna üretilemediğini, neden zurnasız kaldıklarını, neden zurnaların öteceğini sormamış. Soranlar hain ilan edilmiş. Bakmışlar memlekette işler çığırından çıkıyor; oylama yapmaya karar vermişler.

Halka demişler ki: Zurna mı; ney mi? Hem ney üretmekte ısrar edip, hem de zurnaların ötmesini isteyenler, sıkı güvenlik önlemleri almışlar. Mahalle baskısını arttırıp; zurna üretelim diyenleri dışlamışlar. Neyi seçip, zurnaları öttürmeleri gerekiyormuş. Sonuç mu? İşte onu kimse bilmiyor.

Sadece şu mısralar kalmış, memleketin orta yerindeki duvarın üzerinde:

Öttüremediğin zurnaların baskısı gelende

Neyi hayal edip; katıktan olduk.

Vurduk kafayı taşlara, kifayetsiz konuşurken,

Yurdu yitirdik, işbilmezin aklına uyduk.

Arttı pişmanlık gün be gün sinemizde,

Parayı verenin çaldığı düdüğün nohutu olduk.

Affedin bizi balalar…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir