Kazım Çiloğlu – Fanatiklik!

Fransız kökenli dilimize girmiş bir sözcük.

Anlamı ise TDK sözlüğünde ‘’bağnazlık’’ sıfat olarak açıklanıyor, ‘’bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışı kabul etmeyen, mutaassıp, fanatik.’’

Günlerdir ekranlarda ve açık oturum ya da meydanlarda halk oylaması için yapılan her ortamda;

Hangi maddeye göre?

Kim?

Ne zaman?

Nerede?

Nasıl?

Ne olacak ya da yapacak?

Bu durumda ise halk olarak, toplum olarak bizim durumumuz ve geleceğimiz de neler değişecek?

Bu değişiklikler bizim ve ülkemiz için bir katkı ve iyilikler getirecek mi?

Aklın yolu bu değil mi?

Eğitimin çağdaş, ekonomisi ileri aklı başında demokratik ülkelerde bu tür tartışmalar hep bu sorular ile karşılaşır ve insanlar, falanca, filancaya bakmadan kendi vicdanı rahatlayıp gönül huzuru kazanıncaya kadar bunları araştırmaya devam eder…

Ama gelin görün ki bizde bütün bu tartışmalar önce hiddetleniyor sonra şiddetleniyor ve sonra tam bir ağız dalaşına dönüşüyor!

Bir kişi konuşurken karşı guruptan en az üç kişi ve aynı anda bu konuşmacıyı suçlamaya başlıyorlar ve sonrası malum;

Deminden beri siz konuştunuz sözümü kesmeyin ben sizi dinledim(!) sizde beni dinleyin…

Sizin anlayacağınız kim daha çenebaz ise o kazanıyor.

Zaten meydanlarda ya da üst düzey kişilikler ekranlarda hep tek çıkıp, monolog yapıyorlar!

Sorular ise büyük bir olasılıkla önceden hazırlanmış…

Hal böyle olunca da izleyenlerin ortak olarak buluştuğu tek nokta var

Fanatikleşmek…

Bunda da hamdolsun büyük bir başarı elde ediliyor!

Genel seçimlerde, futbol maçlarında elbette fanatiklik savunulmasa da, bir derece hoş görülebilinir ama genel ülke sorunlarında ya da ulusal çıkarlarımızda, daima aklı başında ve mutlak anlayarak ve bilerek tercihler yapmazsak? Sadece kendimizin değil gelecek kuşaklarında yaşam tarzlarını ve ülke güvenliğini, ulusal saygınlığımızı tehlikeye atabiliriz…

Şunu da asla unutmayalım?

Ülkemizin çağdaş toplum yönetimlerinde uygulanan sistemlerin dışına çıkıldığında en büyük tehlikede elbette ekonomik açıdan olacaktır.

Yatırım ve sanayi sektöründe, borsada, hazine kağıtların da ve dış borçlanma maliyetinin, tüm ekonomik olumsuzların da hep ülke yönetiminin, çağdaş ve ileri toplumlar düzeyinde olmasını arayan yabancılara bağımlı olduğunu unutmamak gerekir.

Biz çok iyi biliyoruz ki en küçük birikimci dahi, güvensiz ortamlardan hiç ama hiç haz etmez…

Muhtemeldir ki Mart ayı içersin de gene borsada bir düşüş, dolar da bir yükseliş ve bunu engellemek için ise faizlerde bir çıkış keza enflasyonda da ise halk oylamasına bağlı bir yükseliş beklenebilir…

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir