Kazım Çiloğlu – Doları direnişi ve AB ye girişimiz hayal mi oldu?

Dolar her seferinde silkinip gene yükseliyor!

Ne kadar çabalansa da dolar ya da döviz cephesi, karşı atağa geçip, tekrar toparlanıyor.

Adeta dövize yapılan bu çok yönlü ve oldukça da yüksek maliyetli müdahaleler, ne yazık ki yeterli olamıyor…

Neden acaba?

Aslında nedenini en iyi düştükçe tekrar döviz alanlar çok iyi biliyor!

Referandum sonrası ‘’evet’’ de çıksa ‘’hayır’’da çıksa, halk oylamasının maddi ve siyasi bir bedeli olacak ve bu bedelde elbette hem piyasaya hem de ücretliye yansıyacak…

Tozpembe bir manzara sergileniyor.

Kim ne isterse ya veriliyor ya da vaat ediliyor!

Sanırsınız batan geminin malları…

Hal böyle olunca, batan gemiyi ilk kimler terk eder?

Fareler!

Bu fareler hangi türden derseniz?

Nakit değerler, döviz ve değerli metaller en önde gelenleri…

Faizler ise tam anlamı ile bir can yeleği ama kaç enstrümana yeter ki?

 

Bu durumda borsa ise bir tonoz demiri gibi, en dibe inenlerden olacak elbette…

Nisan ayı enflasyonu ise mutlaka yüksek çıkacaktır, halk oylaması sonucu alınacak önlemler ve bekleyen zamlar ile Mayıs enflasyonunda, limoni olması hiçte şaşırtmayacaktır.

 

Şu sıralar turizm beklentilerinin ve tarım ürün ihracatının öne çıktığı aylara giriyoruz ama Rusya daha tam rengini belli etmedi, birde Charter uçaklarını engelledi, batı ülkelerinde ki turistler ise oylama sonucuna göre, beklide bir daha hiç gelmeyebilirler!

 

O zaman da Araplar ve uzak doğu ülkelerinden ya da yakın komşularımızdan gelenlerle idare edeceğiz ama o da ne kadar yaramıza merhem olur bilemeyiz…

 

Dolayısıyla piyasalara dört dörtlük bir güven gelmedikçe, pimpirikli yabancı ile vesveseli dövizin gelmesini beklemek, kendimizi avutmaktan öte gidemez.

 

Bana ne de diyemeyiz, zira kamunun az olsa da, toplamda özel sektörle birlikte, vadesi gelen dış borçlar mutlak ödenecektir.

Yeni borçlanmalarla yapılan ödemelerin ise maliyeti daha da artacaktır.

Kimseye de bir şey diyecek, sızlanacak halimizde yok!

Çünkü her seferinde kendimiz edip, kendimiz buluyoruz…

En son gündeme düşen ifade ise eğer evetler çok yüksek oranda çıkarsa, AB ile ilişkiler daha hızlandırılabilir ve görüşmelere başlaya bilirmişiz mealinde ki haber!

Hani diyelim ki öyle oldu, AB bu yeni devlet yönetimi ve sistem değişikliği ve de bu değişiklikteki maddeleri içeren anayasa ile bizi daha mı çabuk üye yapar, yoksa tam tersi, AB kriterlerine ters düşen bir sürü gerekçeyi, daha kolay önümüze koyup, tümden ilişkileri dondurup, ticari ve kredi faaliyetlerini de askıya mı alır?

Ehline sorup aklıselim ile bir daha düşünmekte yarar var!

Ne diyelim, hayırlara vesile olsun;

Kendi düşen ağlamazmış…

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir