Çetin Ünsalan – Girişimci çılgınlığına önlem alın

Girişim: Türkiye’nin son dönemlerdeki en sihirli kelimesi… Önce gündemimize gelen sloganlara şöyle bir göz atalım. Çılgın projeler, her ile üniversite, ülkemizdeki yüksek girişimci ruhu, endüstri 4.0, pardon patenti Almanlar’a aitmiş o yüzden yeni haliyle dijital dönüşüm, babayiğit, vs. vs. vs.

Bir kıskançlık gölgesi içerisinde ise her şeyin sloganlaştığı ama gerçekten kimsenin işin iç yüzüne girmediği bir fotoğraf… Finansmanı düşünülmeyen, tahmin edilenden çok yüksek bedellere mal olan proje zannedilen fikirler, hocadan yoksun, eğitim kalitesi düşük üniversiteler, ilk üç sanayi devriminde ne yapıldığını tartışmadan dördüncüsünün peşinde koşmalar, insan kaynağı eğitimini konuşmadan atılan sloganlar ve dünya otomotiv pazarındaki resmi okumadan, batmış bir firmanın iş yapmayan tasarımları üzerinden otomobil yapmaya çalışmalar…

Aslında hepsinin temelinde bilim yoksunluğu ve şark kurnazlığı var. Çünkü vitrine dışarıdan aldığı ürünleri yerleştirip, içerideki rafa merdiven altında imal ettirdiği kalitesizleri koyan esnaf gibiyiz.

Zira zarf ile ilgilenip mazrufu yok sayıyoruz. Gelelim girişimciliğe… Bir ülkenin girişimci ruhlu insanlara sahip olması iyi midir? Evet… Peki girişim ya da müteşebbislik nedir? Bir işi yeri açmak sizi girişimci yapar mı?

Bu kadar girişimci ruha sahip olup, erken boşanmalar gibi kapanan firmaları nasıl açıklayacağız? Neden bu kadar parlak fikirli insanların olduğu ülkede melek yatırımcılar neye yatırım yapacağını şaşırmış bir vaziyette ortada dolaşmıyor?

Geçtim onları, kasasına para koyduğumuz AB çerçeve programlarına proje yetersizliği nedeniyle karşılık bulamıyor ve yok canımızla koyduğumuz paranın sadece yüzde 10’unu geri alıyor ve gerisiyle Avrupalı yatırımcıları destekler konuma düşüyoruz?

Çünkü ortada gerçekten bir girişimcilik gerçeği yok. Ekonominizi planlamadıysanız, öncelikli yatırım alanlarınızı belirlemediyseniz, kaynak yönetimi yapmıyorsanız, her önüne gelen istediği yerde keyfiyet içinde işletme açabiliyorsa, fikirle projeyi, iş yeri sahibi olmakla iş insanı olmayı, parası olmakla zengin olmayı, fizibilite yapmakla kulaktan dolma bilgiyle iş yapmayı ayırt etmiyorsanız, para bulmakla finansman kullanma arasındaki farkı bilmiyorsanız, orası ancak müteşebbis çöplüğüne döner.

Bir iş bilmez işletmecinin, iş yeri açıkken ve kapanırken verdiği zararı ise tahmin bile edemezsiniz. Önce fiyat kırarak düzgün çalışanları bozar, sonra rekabet edemediği için batıp piyasaya borç takar. Yani ödeme zincirini kırar.

Herkesi girişimci yapmaya çalışmak, tıpkı her ile üniversite açmak kadar işsizliği gizleme yöntemidir. Bilimsel çalışma yapmayan, gerçekten üretimi desteklemeyen, müteşebbisi vergi tabelasından ibaret gören zihniyetin olduğu ortamda girişimci iklimi yaratılamaz.

Bakın bir online araştırma şirketi olan Adgager ile İTÜ ARI Teknokent işbirliğiyle yapılan bir araştırma, gençlerin yüzde 65’inin okul bittikten sonra girişimci olmak istediğini ortaya koyuyor. 117 farklı üniversitede yapılan bir araştırmadan bahsediyorum.

Sizce bu resim sağlıklı mı? Şimdi bu çocukların kaçı gerçekten girişimci olacak ya da gerçekten girişimci olmalı? Fikir ile projeyi ayıran temel özellikleri, üretilen şeyin endüstriyel olması gerekliliğini biliyorlar mı?

Hadi bunlarınki gençlik hayali ve güzel. Peki ekonomiyi yönetenlerin buna çanak tutmasına ne demeli? Mesela her fırsatta girişimciliği özendiren ekonomi yönetimi şunun araştırmasını yaptı mı? Türkiye, neden uzmanlaşmayı hedefleyen, profesyonel çalışan yaratamıyor?

Çünkü o çocuklar çok iyi biliyor ki okuldan mezun olduklarında işsizlik gerçeğini yaşayacaklar. Kamuya girmek isteseler, tamamen güvenli olma özelliğini yitirmiş KPSS karşılarına çıkacak. Öğretmen olsalar atanamayacaklar. Bilimsel bir çalışma yapmak isteseler, olanak bulamayacaklar.

Bu durumda geriye ya kendi işini açıp şansını denemek ya da doğrusunu kimse kontrol etmediği için fikrini proje zannedip hayata geçirmenin derdine düşüyor. Sonuç girişimci öğütme makinesi Türkiye…

Eğer siz büyüme ile kalkınma, rakamlarla gerçekler arasındaki farkı bilmezseniz, piyasalar denilince finanstan başka aklınıza bir şey gelmezse, siftah yapamayan esnafın da işsiz olduğunu düşünmezseniz, bu tuzağa düşersiniz.

Sonuç mu? Heba olan kaynaklar, kırılan ödemeler dengesi, bozulan piyasa yapısı ve gizlenmiş bir işsizler ordusu gerçeğini yaşarız. Çünkü bu flu ortam gerçekten işe yarar fikri, projesi olanın da sisler arasında kaybolmasına neden oluyor.

Bu ülke NASA’da uluslararası uydu indirme yarışmasında dünya birincisi olmuş çocukların, olanaksızlıklar nedeniyle üniversitenin damında sistemlerini denemek zorunda kaldıkları için, rektörden fırça yemiş çocukların ülkesi.

Geldiğimiz noktada girişimcilik çaresizliğin makyajı olmuş; gerçekten girişimci olacakları da yok ediyor. Durdurun bu çılgınlığı ve artık bilimi esas alıp, planlı ekonomiye geçin. Geçin de en azından bir mahallede kaç bakkala ihtiyacımız olduğunu bilelim.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir