Çetin Ünsalan – Basel kriterlerine robot ayarı

Hafta sonu medyaya bir haber düştü. Muhtemelen geniş bir kesim bu haberi ya önemsemedi; ya küçümsedi ya da bir teknoloji haberi olarak okuyup, geçti. Oysa gelecek yıllarda ekonominin finansman ayağında son derece kritik bir mesaj taşıyordu.

Haber robotların finansı ele geçirdiğini duyuruyordu. Elbette işin reklam kokan abartı kenarını hesaba katmak gerekiyor. Zira henüz böylesine net bir geçişten bahsetmek mümkün değil.

Ama içeriğe göz attığınızda ilginç detaylar vardı. Robotik süreç otomasyonu olarak nitelendirilen sisteme, son dönemde artan ilgiye dikkat çekilen haberde, finans şirketleri ve holdinglerin bu sisteme hazırlık yaptığı duyuruluyordu.

Tekrar altını çiziyorum finans şirketlerinin… Robotların başlangıçta kural bazlı, altını tekrar çiziyorum kural bazlı ve tekrara dayalı işlemleri devralacağı belirtiliyordu. Diğer ülkelerin oldukça ciddi yol aldıklarını söyleyen yetkili, Türkiye’nin ise eğilim olsa da geç kaldığına dikkat çekiyordu.

Oysa bu sistem operasyonların yapay zeka kullanılarak yapılması öngörüyor. Yani biraz daha açmak gerekirse, önümüzdeki süreçte belli kriterleri yerine getirenlere finansman sağlayacak bir sisteme doğru adım adım gidiyoruz.

Kredilendirme muhtemelen filmin sonunda yüksek oranda inisiyatiften çıkacak ve talep edenin istenen kriterleri yerine getirip getirmiyor olması, finansın kendisine sunulması ile ilgili sonucu da belirleyecek.

Peki biz bu sistemi temelde nerede görüyoruz? Kredilendirme mekanizmasının kuralları olarak nitelendirilebilecek ayağıyla, bankacılık sektörünü yakından ilgilendiren Basel kriterlerinde… İşin, işgücünün serbest dolaşımı ile ilgili yanları da var; ama o boyutuna konuyu dağıtmamak için girmeyelim.

Bunun ilk aşamasında firmalar ve bankacılık sektörünün yapısı, kuralları belirlendi. Bilhassa Basel 2’de bankacılığın yeterlilikleri, kredi kullandırmaktaki puantajları gibi hususlar çok katı kurallar altına sokuldu.

Fakat süreç, 2008 finansal kriziyle birlikte darbe yedi. Hem de ilk darbeyi ABD ve AB’deki kurtarmalarla aldı. Bu yüzden 2013 – 2019 sürecini kapsayan Basel 3 aşamasına da, ikinci bölüm tam tamamlanamadığı için geçilemedi.

Basel 3 de global finansal krizin ardından üzerinde yeniden çalışılan bir konu olmaya başladı. Esasen verilen kredi açısından riskin azaltılmasını esas alan bu uygulamaların uzun süredir adı anılmaz olmuştu.

Lakin ABD’nin parasal genişlemeyi sonlandırması, faiz arttırma ve bilanço daraltma süreçlerine geçmesi işin şeklini değiştirdi. AB’nin devlet kağıtlarıyla ilgili operasyonu da istenen sonucu vermedi. Şimdi Avrupa Merkez Bankası’nın açıklamalarından anlıyoruz ki, bu da yavaş yavaş sonlandırılacak. Bu da bilhassa Güney Avrupa ülkelerinde önümüzdeki süreçte yepyeni sıkıntıları beraberinde getirecek.

Tüm bunların üzerine artan korumacılık ve ticaret savaşlarını da eklediğinizde kredilendirmenin uluslararası arenada yapılabilmesi zorlaşacaktır. İşte o zaman devreye az riskli kredilerin girmesi gerekiyor.

Hafta sonunda medyaya düşen işin robotlara devredilmesi, yani robotik süreç otomasyonu bu aşamada anlam kazanıyor. Anlaşılan o ki, dünyada bu işe yatırımın artması, başka bir anlamda Basel kriterlerinin yarım kalan ikinci ve farklılaşan üçüncü aşamalarını gündeme taşıyacak.

Peki bu ne demek? Yeni bir finansal savaş geliyor ve burada sermaye bakımından açık, sıcak paraya ihtiyacı olan ülkeler yeni açmazlarla karşı karşıya kalacaklar. Şimdi tekrar bu haberin iyi okunmasını ve Türkiye’nin hızla ders çalışmasını tavsiye ediyorum.

Zira hem 481 milyar dolarlık döviz pozisyon açığı, hem de 236 milyar dolarlık yıllık bulması gereken nakit ihtiyacı, gerekse de üretmek için havada uçuşan teşviklerin finansmanı açısından büyük soru işaretlerini, bankacılık üzerinde baskının arttığı şu günlerde önümüze koyuyor.

Elbette bunu önemsemeyip, yapılacak bir tercih daha var. ‘Ey faiz lobisi’ der geçersiniz. Sonuç mu? Sizce…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir