Çetin Ünsalan – Vergiye kredi kartı ne anlatıyor?

Hafta sonu haberlerinin içerisinde Ankara Ticaret Odası’nın Maliye Bakanlığı’ndan bir talebi kaynadı gitti. Siyasetin gündemine çok takılan Türkiye, bu haberi çok da önemsemedi. Sanki reel sektör Maliye Bakanlığı’ndan masum bir talepte bulunuyormuş gibi algılandı.

Oysa meseleyi vergi ve prim yapılandırmalarıyla birlikte okuduğunuzda ortaya çıkan sonuç, daha büyük bir alarm veriyor. Defaten af adı altında yapılandırma yapılan vergi ve prim ödemelerinde 2018 senesinde halen bir arpa boyu yol alamamışsak sorun giderek büyüyor demektir.

Peki vergiye kredi kartı ne anlatıyor? En basitinden reel sektörün ödeme gücü olmadığını gösteriyor. Muhtemelen ilerleyen durumlarda kredi kartına taksit de talebe eklenecektir. Düşünün ki, vergi ve primleri yapılandırıyorsunuz; takside bağlıyorsunuz, ama bu bile ödemek için yeterli görülmüyor. Ekstra bir ödeme aracı talebiyle ortaya çıkılıyor.

Hiç kimse bunun bir kolaylık olduğu söylemesin. Çünkü daha önce de su ve benzeri fatura ödemelerinde vatandaşa bu olanak sunulmuştu. Hiç kimse, şayet kredi kartı borcunu her ödemesinde sıfırlamıyorsa, her ay yapacağı bir ödemeyi kredi kartıyla yapmayı tercih etmez. Çünkü sonuçta ona kazandıracağı sadece bir aydır. Ama alt açılımlarında taksitlendirme olanağı getirilirse, borcu ötelemek adına bir anlam taşır.

Bu taleple ortaya çıkanın da her ay kredi kartı borcunu sıfırladığını düşünmek hayalcilik olur. Yani taksit miktarlarını faizini göze alarak uzatmanın, küçültmenin, biraz da bankacılık sektörünü riske ortak etmenin anlamı oluşur.

Meselenin anlattığı ikinci başlık ise, reel sektörün çok büyük bir nakit sıkıntısı içinde olduğudur. Kredi kartıyla ödeme talebi, piyasadan tahsil edilemeyen alacaklara karşı, bankacılığı kullanarak vergi ve prim borçlarını ödeme kabiliyetine erişme arayışıdır.

Kredi kartı alternatifinin anlattığı üçüncü başlık ise, Türkiye’nin köklü bir reform yapmadan, vergi ve primleri ödenebilir hale sokmadan, bu problemi aşmasının olanaksız olduğunu göstermektedir.

Bu durum da seçim nedeniyle bütçe giderlerinde ortaya çıkması muhtemel büyük sapmanın, bütçe gelirlerinde yaşanacağını ve açılan makasın Türkiye ekonomisinin kırılganlığını daha da yükselteceğini ifade etmektedir.

Sözün özü aslında şu: Reel sektör üretimden ticaret ayağına, işverenden çalışan kesime kadar çok büyük açmazların içinde yaşam mücadelesi veriyor. Sorunlarını görmezden gelir, seçim öncesinde göstermelik hareketler yaparsak bunun sonuçları umduğumuzdan kötü olur.

Türkiye’nin acilen Maliye sisteminden üretim yapısına, piyasa denetiminden çalışma barışına kadar yapılanmasını tamamlayıp, planlı ekonomiye geçmesi ve Mehmet Şimşek aracılığıyla IMF dayatmalı yapısal reformlara değil, gerçekten yapısal dönüşüme yelken açması gerekiyor. Yoksa bu filmin sonu hiç hoş gözükmüyor. Faturayı ödemek kaçınılmaz, bari yarını kurtaralım.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir