Önümüzde ki yüz günün getirecekleri nedir diye özetlemek gerekirse, tam karşılığı, kaba bir şekilde bu iki kelime ile anlatılabilir.
Oysa en büyük ekonomik iki sorunumuz var
İstihdam
Dış açık
Bunları çözümlemenin de tek çaresi
Üretime yönelik işletmeler
İhracata yönelik üretim
İç tüketimin ithalatla karşılama oranını en aza indirmek
İhraç ürün imalinde, yurt içi ham maddeyi en üst düze çıkarmak
Uluslar arası yatırımcıları ülkeye çekebilmek için ise
Yasal
Küresel
Teknolojik değerleri
Ve en önemlisi ise tüm bunları barışçı bir dil ile sunmamız ve uluslar arası kabul gören düzeye getirme gayreti içinde olmamız gerekirdi
Ama biz gene kanallar, parklar, bahçeler, konutlar, nakdi sosyal yardımları öne çıkaran ve daha çok istihdam ve maddi kazanım getirecek yatırımlar yerine, kısıtlı ve geçici istihdam sağlayan eylemleri, ön plana çıkarmış olduk
Oysa başta da özel sektör olmak üzere, ülke bütünü olarak, çok yüksek bir dış borca sahibiz.
Aynı zamanda döviz fiyatlarında da aşırı bir yükselme yaşanıyor…
Bir yandan bu borçlar, ya yeni borç yapılandırmalarla çevrilmeye çalışılacak ya da cari açık daraltılmaya, arada ki açık azaltılmaya çalışılacak
Tüm bu ekonomik zorluklar ile baş etmek için ise ithalatı azaltıp, tasarrufa yönelmek, imalat sektörünü canlandırıp, ihracatı artırmamız gerekmektedir.
Umarız ve dileriz ki bu yüz gün, piyasalara ve yabancı yatırımcılardan arzulanan beklentilere olumlu katkı yapar!
Sözün özü;
Tüm güvence yastık altındaki birikimlere kaldı ve bundan iktisat den medet umar hale gelindi ise dileriz ki bu piyasalar da canlanma yerine, tam tersi tedirginliğin belirtisi olarak algılanmaz!
Kazım Çiloğlu – Hafriyat ve beton!
Hocam çok haklısınız.
1- Hafriyatın ve betonun kralı yolda: Kanal istanbul gibi bir trajikomik proje. Ekonomik ve doğal çöküntünün baş nedeni olacak .
2- Hiçbir iktidar siyasetçisinin örnek olmak adına, bakın ben de şu 1 $ ı bozdurdum, işte banka makbuzu demedi bu güne kadar. Ama halka ikide bir yastık altındakileri bozdurun diyorlar. Bu nasıl bir iş anlaşılmıyor doğrusu…