Çetin Ünsalan – Reel sektör için kaynak sorunu itirafı

Ülkedeki finans dışı sektörün yani reel sektör olarak nitelendirdiğimiz kesimin pozisyon açığı 210 milyar doları geçti. Buna ilave olarak hızla düşen ihracattaki kazançlar, yabancı alıcının vade ve fiyat düşürme talepleri de işin cabası…

İç piyasaya baktığımızda kırılmış bir ödemeler zinciri, sadece dolar bazında değil, TL bazında da artan maliyetler, konkordatolar, gizli iflas içinde yaşayan firmalar, işsizlik ile ilgili bizi bekleyen tehlike, daralan bir ekonomi ve iç piyasayı da arka arkaya sıralamak mümkün.

Yani işin özü reel sektörün hem iş hacmi açısından, hem borçluluk penceresinden, hem alacak tahsili boyutundan, hem de kaynağa ulaşma bakımından sıkıntıları her geçen gün büyüyor.

Geç de olsa TÜSİAD başta olmak üzere reel sektör temsilcilerinden arka arkaya gelen açıklamalar da tamamen bunun eseri. Yani Maliye korkusu ile dahi susulan noktanın ötesine geçilmiş vaziyette.

Esasen finans kesiminde de durumun çok farklı olduğu söylenemez. Orada da başta inşaat sektöründen kaynaklanan riskler olmak üzere, karlılığın dosya masrafı ve benzeri bankacılık dışı gelirlere dayanması, sendikasyon kredilerindeki maliyetler başta olmak üzere, 28 milyonu aşan icra dosyası ve 600 milyar TL’ye vurmuş tüketici kredisi riskin boyutunu yükseltiyor.

Tüm bu fotoğraf içerisinde ekonomi yönetiminden bir hamle beklersiniz değil mi? Bakan Albayrak’ın dünkü açıklamalarında, hamle mi değil mi olduğu çok belli olmayan, ama bir tarafta itiraf içeren, öte tarafta ateşle oynanan bir senaryonun da içine itildiğimizi anlıyoruz.

Bakan Albayrak şöyle diyor: “Şirketlerin bankacılık sektörüne bağımlılığını azaltmamız lazım.” Aslında bu cümleden bir kaç anlam çıkarmalıyız. Birincisi Bakan’ın bankaların, ekonomiyi finanse etmek için bir araç olduğunu henüz fark etmemiş olduğu gerçeğidir.

Bir sistemin ötesine geçerken bankacılık, yani finansman modellerini bankacılığı yok sayarak konuşuyorsanız, gerçekten başka bir pencereniz var demektir. İkinci olarak Bakan’ın sözlerinden anlıyoruz ki musluğun suyu kesildi. Yani bankacılık sektöründe reel sektöre aktarılacak kaynak da yok, bunu alabilecek bilançoya sahip firma da…

Siz ülkede proje bankacılığını konuşmadan, mevduat bankacılığı üzerinden tapu karşılığı kredi verilmesini tartışmadan bu meseleye yaklaşıyorsanız, zaten ayrı bir telden çalıyorsunuz demektir.

Üçüncüsü kamu kaynak aktarabilir. Tercih edilmese de bir seçenektir. Fakat Bakan Albayrak’ın çözüm diye ortaya koyduğu konuşmada, bundan bahsedilmediğine göre, kamuda da yeterli kaynağın olmadığını anlıyoruz.

Dördüncü olarak ise çözüm adını sunulan Varlığa Dayalı Menkul Kıymet İhracı seçeneği… İktidar medyasında alkış tutulsa da, öncelikle Bakan’ın sözlerinden anlıyoruz ki, reel sektör tanımları tamamen inşaattan ibaret. Gözüken o ki, inşaat dışındaki sektörler kaderleriyle baş başa bırakılacak.

Yani bundan da 2019 yılında reel sektörün ciddi bir finansman sıkıntı yaşayacağını ve sık sık dile getirdiğim üzere önümüzdeki yılın bir numaralı gündem maddesinin işsizlik olacağını yeniden anlıyoruz.

Ateşle oynama meselesine gelince… Aslında Bakan da tehlikenin farkında; çünkü açıklamasında ABD’deki uygulamaya atıfta bulunarak, bu girişimi ABD’deki örnekle karşılaştırmanın iyi niyetli bir yaklaşım olmadığını söyleyerek, baştan savunma mekanizmasını harekete geçirdi.

ABD’deki uygulama herkesin bildiği üzere mortgage krizini tetikleyen unsurların önemli nedenlerinden biri olmuştu. Emlak Bankası meselesine hiç girmiyorum. Çünkü oradaki hülle belki de devlet politikasıyla ilgili ve toleranslı bir kredi vermeyi tercih ediyorum. Ama takip edeceğimi belirterek ve muhalefet şerhimi de ekleyerek…

Sözün özü şu: Bu iktidar, inşaattan başka reel sektör aktörü tanımıyor. Yangında kurtarılacak ilk başlığı inşaat olarak görüyor. Bunu yaparken tehlikeli bir oyun oynuyor. Reel sektöre de gelecek dönemde finansman yerine, nasihat ve daha çok vergi talebi geliyor. Elbette tahsil edilebilirse… Bunun da yeni vergi ve prim barışı fırtınasının habercisi olduğunu şimdiden söylemek mümkün.

Sonuç mu? 2019 hiç tatlı gelmediği gibi; ekonomi yönetimi de dersini hep en çok bildiğini düşündüğü, ama en çok hata yapıp zayıf aldığı konu üzerinden çalışıyor.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir