Etraf Kötü Ama Biz İyi Olabiliriz

Gelişmiş ekonomilerin çoğu hakkında beklentiler kötü. Enflasyon artış eğiliminde. İşsizlik yüksek, büyüme tatminkâr düzeyin çok altında. Buna karşılık, gelişmekte olan ekonomilerin performansı çok daha iyi. Beklendiği gibi, bazı gelişmekte olan ülkeler iç talep yoluyla büyümeye ağırlık verdiler. Bazıları gelir elastikiyeti çok yüksek olmayan malları gelişmiş ülkelere satmaya devam ederken, aralarındaki ticaret hacmi artıyor. Gelişmekte olan ülkeler küresel krizin üzerinden iki yıl geçtikten sonra olumlu anlamda gelişmiş ekonomilerden ayrışıyorlar.
Gelişmişlerle gelişmekte olanlar arasındaki göreli konum uluslararası sermayenin gelişmişlerden gelişmekte olan ülkelere doğru akmasını tetikliyor. Sermaye, yalnızca bono ve hisse senedi piyasasına değil, doğrudan yatırımlara da gidiyor.
Ekonomik büyümesi dış finansmana endeksli bizim gibi ülkeler için aslında oldukça olumlu bir ortam var. Uluslararası düzeyde yeni bir finansal kriz çıkmadığı takdirde, 2012 yılı Türkiye ekonomisi için yine yüksek cari işlemler açığını konuşacağımız, ama büyümenin de oldukça yüksek olacağı bir yıl olabilir.

BÜYÜME DÜŞÜK ENFLASYON ARTIYOR
İşsizlik Amerika ve İngiltere’de yüzde 8’in üzerinde. Avrupa Birliği’nde yüzde 1 0’u aşmış durumda. Japonya’da dahi yüzde 5’e yakın. 2011 yılının son üç ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre, ekonomik büyüme Avrupa Birliği’nde yüzde 0.9 oldu. Yılın en düşük büyümesi gerçekleşti. Aynı bazda, büyüme, Amerika’da yüzde 1.6, Japonya’da eksi yüzde 1, İngiltere’de yüzde 0.8 oldu.
Gelişmiş ülkeler arasında bir tek Almanya ekonomisi göreli olarak daha iyi durumda. Almanya’da işsizlik yüzde 5 civarındayken, büyüme yüzde 2 civarında. Büyüme Almanya da da aşağı yönde bir eğilim içinde.
Çoğu gelişmiş ekonomide maliye politikalarının ekonomiyi canlandırmaya yönelik kullanılması için yeri kalmadı. Hepsinde bütçe açıkları çok yüksek. Hepsinin göreli borçluluğu yüksek ve yükselmekte. Para politikası elde kalan tek araç durumunda. Merkez bankaları politika faizlerini 0 ile yüzde 1 arasında tutuyorlar. Düşük faiz de yetmiyor. Başka yollarla çok düşük faizlerle piyasaya para pompalıyorlar. Daha fazla pompalayabilecekleri konusunda da sinyaller veriyorlar. Piyasaları coşturuyorlar, ama reel ekonomi pek kıpırdamıyor.
Enflasyon yükseliyor. Euro Bölgesi’nde gıda ve enerji hariç tüketici fiyatlarının yıllık artışı 2010 yılının ilk yarısında yüzde 1 in altındayken, şimdi yüzde 2 yi geçme eğiliminde. Amerika da aynı bazdaki enflasyon yüzde 2.3’e geldi. İngiltere de enflasyon yüzde 5’e yakın.

KÖTÜNÜN İYİSİ
Gelişmiş ülkelerdeki bu veriler uluslararası sermayenin gelişmekte olan ekonomilere akması için olumlu bir ortamın varlığına işaret ediyor. Yüksek büyüme gelişmekte olan ülkeleri sabit sermaye açısından çekici yaparken, gelişmiş ekonomilerdeki yüksek enflasyon ve düşük faizler sermaye piyasalarındaki fonların gelişmekte olan ülkelere kaymasını teşvik ediyor.
2010 yılında neredeyse bütün gelişmekte olan ülkelerin en önemli dış kaynaklarından biri bono ve hisse senedi yoluyla giren yabancı sermaye idi. Yabancı sabit sermaye yatırımları da birçok ülkede rekor kırdı. Brezilya geçen yıl 80 milyar dolara yakın yabancı sabit sermaye yatırımı çekti. Türkiye geçmiş rekorunu kıramadı, ama 2010 yılında bu yolla 1 5.7 milyar dolar çekti.
Gelişmekte olan ülkeler için strateji açık: Gelir elastikiyeti düşük malları gelişmiş ülkelere sat. Gelir elastikiyeti yüksek mallar kendi aralarındaki ticarete konu olacak. Yüksek büyüme için gerekli kaynak olarak da gelişmiş ekonomilerden gelen sermayeyi kullan. Kötünün iyisi içinde gelişmekte olan ülkelerin durumu hiç de fena görünmüyor.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir