Berlin Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Eric Schweitzer yaptığı açıklamalarla Türkiye’yi bir potaya oturttu. Ama başkalarının sizi tanımlarken sarf ettiği bazı kelimeler öyle anlamlara çıkar ki, üzerinde uzun uzun düşünmek gerekir. Çünkü bu analiz geleceğinizi belirler.
Öncelikle şunun altını çizeyim ki, Türkiye’nin doğru bir strateji, bilimsel yaklaşım ve aklı öne alan politikalarla, geleceğin dünyasında gerek siyaseten, gerekse ekonomik bazda çok büyük bir güç olma potansiyeli olduğuna dair inancım sonsuz.
Yeter ki bu yolda giderken yapbozun parçalarını doğru noktalara koyup, milli çıkarlarımız doğrultusunda işbirlikleri gerçekleştirip, akıllıca politikalar uygulayalım. Çünkü Türkiye gerek tarihten gelen avantajları, gerekse de jeopolitik konumu ve genç cumhuriyeti attığı sağlam temelleriyle ışık saçıyor.
Zaten bu potansiyel dünya tarafından doğru analiz edildiği için sürekli bir çamura itiliyor, yanlış ekonomik modellerle güç kaybına uğratılıyoruz. Bugün uygulamaya konulan politikaların yanlışlığı, Türkiye’nin potansiyel gücünü ortadan kaldırmıyor.
Meselenin altını böyle çizdikten sonra Eric Schweitzer’in görüşlerini ortaya koyduğu röportajındaki iki temel farklılığın üzerini açmak gerekiyor. Bunlardan ilke Schweitzer’in önümüzdeki süreçte Türkiye’nin dünyanın 10 ekonomisi arasına gireceğine dair inancı…
Dünyanın 10 ekonomisinin arasına girmek, tek başına hiçbir anlam ifade etmiyor. Çünkü sizi sıcak para ve kumar ekonomisiyle de buraya taşırlar. Ben ülkemin dünyanın kalkınmış 10 ekonomisi arasına girmesini istiyorum. İkisinin arasında çok büyük fark var.
Büyüme salt rakam olarak görmekle, kalkınma neticesinde büyümek arasındaki farkı görmeyene bunu anlatmak güç, ama sağlıklı olan Türkiye’nin kalkınan, katma değer üreten ve bu zenginleşmeyle birlikte güçlü hale gelen bir ekonomik performans yakalamasıdır. Diğeri, günümüz teknolojisinde birkaç saat içinde aktarılacak parayla çökecek temelsiz bir gökdelendir.
Schweitzer’in itiraz ettiÄŸim ikinci görüşü ise Türkiye’nin Avrupa’nın Çin’i olabileceÄŸi savıdır. Çin, bugün nüfus yapısı ve zorunlulukları nedeniyle uyguladığı bir ekonomik modele sahip… BaÅŸka ÅŸansı var mı, ciddi anlamda şüpheliyim. Kendilerine uygun bir yapı içerisinde 1,3 milyarı aÅŸan nüfuslarını ayakta tutmak uÄŸraşısındalar.
Oysa Türkiye’nin durumu çok farklı… Eğer ben çalışan haklarından mahrum, yok pahasına çalıştırılabilecek, fasoncu olarak Avrupa’ya hizmet edecek bir ülke olacaksam hiçbir kıymeti yok. Berlin Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı bu değerlendirmeyi yaparken nüfusumuza atıfta bulundu. Demek ki bedava işçi arıyorlar.
Ben Avrupa’nın Finlandiya’sı, Almanya’sı olmak isterim ya da yazılımda İrlanda’sı, modayı yönlendiren haliyle İtalya’sı… Ama Çin’i olmak istemiyorum. Bedava iş gücü arıyorsanız, başka kapıya… Biz kimsenin şamar oğlanı değiliz. Burası Atatürk’ün Türkiye’si… Kabul etmeseniz de, oyunun sonunda anlayacaksınız.