Bir insanın değeri kaç liradır? Bir yerde çalışıyor olmanızın karşılığı, açlık sınırınız nedir? Ne kadar bir ücrete haklarınızdan vazgeçersiniz? Resmi biraz büyütelim. Geçmişinizi kaç liraya satarsınız? Öyle milli hassasiyetten falan bahsetmiyorum. Bizzat yaşadığınız mahalleyi, komşularınızı, doğduğunuz büyüdüğünüz yeri… Fiyatı nedir?
Yaşadığınız şehrin içme suyunun, ormanlarının gözünüzdeki değerini hayal edin. Kaç liraya çocuğunuzun geleceğinden vazgeçersiniz? Yoksa dolar mı demeliydim? ‘Ecdadımız’ diyerek başlanan cümlelerdeki hamaseti günlerce konuşuyorsunuz da, söylem sahibinin tarihi esere ‘çanak, çömlek’ nitelemesini niye görmüyorsunuz?
Salı günkü televizyon programıma konuk olan Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nden Yüksek Mimar Mücella Yapıcı’nın çok önemli bir tespiti vardı: “Günümüzde yaşananlar karşısında, insanlar şerefiyle sınanıyor” dedi. Herkesin sınavı kendine… Bunun yanıtını gerek mesleki, gerek insani olarak herkes kendine versin.
Ama toplumsal açıdan çok büyük bir açmazla karşı karşıyayız. Gözümüzü para hırsı bürüdü. Üstelik bize ait olmayan, borç olarak verilen ve faizini ödediğimiz bir paranın hırsı… Savunma mekanizması gereği herkes bir bahane bulabilir. Ama işsiz kalan insanlar hakkında belirtilen bir kanaatin samimiyeti, işsiz kaldığınız, eve ekmek götüremediğiniz gün ortaya çıkar. Tuzu kuruyken yapılan tüm konuşmalar lafı güzaftır.
Ben bu memlekette, bu ya da daha önceki iktidarlar döneminde, keskin iktidar fanatiklerinin mağdur olduğunda, iki gün önce toz kondurmadığı siyasetçilere nasıl hakaret ettiğini duyacak kadar uzun, 20 senedir gazetecilik yapıyorum.
Türkiye’de yaşananın kimse demokrasi olduğunu iddia etmesin. Bu olsa olsa rantiye demokrasisidir. Örnek mi? Üçüncü havalimanı için İstanbul’da belirlenen alan. Kimin sesi çıkıyor? Aksine herkes ‘belki pay alırım’ düşüncesiyle ellerini ovuşturuyor. Peki o zaman 42 bin hektar olarak ayrılan, Karadeniz’den Marmara Denizi’ne kadar uzanan sahaya bakalım.
Bunun 9 bin hektarı üçüncü havalimanı için ayrılıyor. Nerede bu? İstanbul’un ciğeri sayılan ormanlarının tam üzerine kuruluyor. Terkos Gölü’nü de taciz ederek… Ağaoğlu’na güç gösterisi yapanlar, devletin katliamına da laf etsin de, cesur adam görelim. Peki soru iki:
Ormanlar umurunuzda olmayabilir. Şunu neden sormuyorsunuz? Madem 9 bin hektara havalimanı kurulacak, düzenlemeyi neden 42 bin hektar olarak yaptınız? Çünkü geriye kalan ve Küçükçekmece Gölü’ne kadar uzanan 33 bin hektar da emlak piyasasının kucağına atılıyor.
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi hesabı yapmış. Belediye normları hesaplandığında, buraya yerleşecek nüfus 13 milyon 200 bin… Dikkatinizi çekerim, 15 milyonluk İstanbul’a ilave nüfustan bahsediyoruz. İkinci bir İstanbul yaratıyorsunuz, ama şehrin ciğerlerini ve su kaynaklarını yok ediyorsunuz. Bu insanlar tapuyla nefes alıp, idrarla susuzluğunu mu giderecek?
İstanbul’un ‘su sorunu çözüldü’ deniliyor. Oysa bu büyük bir kandırmaca… Çünkü yeraltındaki suları çekiyor, yani çocuklarınızın suyunu harcıyorsunuz. İnanmayan ildeki kuyu/su oranlarına baksın. Bir zamanlar 3 metreden su çıkan İstanbul’da, şimdi sondaj mesafesi 30 metrenin çok üzerine çıktı. Bu da gelecek kuşakların kaynaklarının kullanıldığının en açık kanıtı… Ama ne önemi var? Siz dikin binaları… Nasılsa para cebinizden çıkmıyor. Türkiye’de sektörler ortalaması yüzde 30’lardayken, inşaat sektörünün yurtdışı borç oranları yüzde 70’lere vurmuş. Ne fark eder? El parasıyla gelen düğün bayram. Elbette borç değilse…
Bu ülke finans baronlarının etkisi altında, onlar adına kurgulanan bir demokrasiyle yönetiliyor. Zaten memnun olanlara, rakamlar kandırmacasına bakarak, hayatın gerçeklerine gözlerini yumanlara bakın, hep bu sektörden. Araçlarınızdan inip, sokakta dolaşmanızı tavsiye ederim.
Ama durun, sıra onlara da geldi. SPK Kanunu hepimizin malumu. Sonuna yerleştirilen madde ne diyor? Borsa çalışanları grev yapamaz. Oysa bu, tıpkı havada grev yasağı gibi Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun kurallarına külliyen aykırı. Grev erteleme söz konusu olabilir, ama grev yasağı havada konamaz. Neden stratejik sektör? Borsa nasıl bir stratejik sektör özelliğine sahip?
Yanıtı burada aramayın. Yunanistan soyulurken, yani paralar transfer edilirken, borsa grevine denk gelmişti, hatırlayacaksınız. Şimdiden Türkiye’de önlem alıyorlar. Dikensiz gül bahçesi… Aksilik yaşamaya gerek yok. Borsa çalışanlarından ses var mı? Sendika hariç, hayır… Neden? Çünkü maaş tatlı… Sormak gerekmiyor mu? Hangi hakkın bedeli, kaç lira?
Sendikanın yanıtını da Başbakan Yardımcısı Ali Babacan verdi:”Grev yasağı istemeyen başka sektöre gitsin.” Yanıt: kuzuların sessizliği… Diyorum ya Türkiye ‘ileri’ naraları atarken, rantiye demokrasisi yarattı. Ama durun daha… Bu sektör 2001 krizinde en çok işten çıkarılanlar özelliğini çabuk unuttu. Hatırlatırlar, merak etmeyin. Tek ricam; o zaman ‘yandım Allah’ demeyin. Rakamlara bakın, mutlu olun.
Gayet makul thy gibi en lokum kurumda çalışıp zibil gibi maaş alacaksın hala bir aç gözlülük peşinde olacaksın peki asgari ücretliler ne yapsın, spk için de ha keza. Bunlar çok kritik kurumlar aksama kaldırmaz, alınan tedbiler çok yerinde bu konuda alınan kararların arkasındayım. Şartları beğenmeyenle işini değiştirmek isteyen yüzbinlerce insan çıkar.
İstanbul konusunda gelince bu konuda da size hak veririm. Orayı daha da yaşanmaz hale getirip yapılmak istenen şey nedir. Neden ekonomiyi imkanları yurdun 4 bir yanına anadoluya yaymıyorsunda abandıkça ist. a abanıyorsun. Ayarı kaçtı o işin.