Yunan Traşı

Küresel kriz aşılıyor. Ama Avrupa’da işler hala karışık. Küresel krizle birlikte özellikle Euro bölgesindeki ülkelerin çoğunun döküldüğüne tanık olduk. Bu ülkelerin yapısal özelliklerinin yanısıra konjonktüre karşı zafiyetleri de ciddi sorunlar üretti.

Küresel krizin açığa çıkarttığı sorunların başında yıllardır açık veren bütçelerin biriktirdiği kamu borcu sorunu geliyor. Bu sorunu en yoğun yaşayan ülke de Yunanistan.

Yunanistan’da kamu maliyesinin delik deşik olduğu, açıkların tavana vurduğu ve sonuçta ortaya dev boyutlu bir borç sorunu çıktığı  biliniyor. Yunanistan’ın borçlarını ödeyememesi sonucunda iflas durumuna (default)  gelmesini AB ile birlikte IMF’nin katkı sağladığı bir kurtarma planının önlediği de malum.

Yunanistan için sağlanan imkan kendi başına AB içinde bir ilki temsil ediyor. Yunan paketinin kendi içinde de taşıdığı  pek çok ilk var. Örneğin, AB’nin kendi içinde doğrudan destek amaçlı fon yardımı yapma noktasına gelmesi ilk kez oldu. unanistan için hazırlanan paket çerçevesinde AB içinde bir IMF müdahalesine de ilk kez imkan verildi. AB içinde olmasına rağmen Yunan paketi tipik “IMF koşulsallığı” (conditionality) damgasını taşıyordu. Dolayısıyla, kemer sıkılması ve borcun tamamının borçlu tarafından ödemesi ilkesi de AB içinde ilk kez anlaşmaya bağlanıyordu.

Paketin devreye girmesi ile birlikte iki nokta açığa çıktı. Yunanistan’a sağlanan 110 milyar Euro boyutundaki paketin sorunun çözümüne yetmeyeceği, ek kaynaklara ya da başka önlemlere ihtiyaç olduğu anlaşıldı. Bu bir. Yunan halkının IMF dayattığı klasik kemer sıkma önlemlerine yanaşmadığı görüldü. Bu da iki.

*                   *                   *

Yunan halkının pakete karşı gösterdiği tepkileri ilgiyle ve belki biraz da nostaljiyle izledik. Ama esas sorun buradan üremedi. Paketin yarattığı yetersizlik algısının yeni arayışlara yol açacağı bekleniyordu. Bunun ilk işaretlerini geçen hafta gördük.

İlk işaret biraz da homurtu halinde duyuldu. Yunanistan’nın borçlarını “yeniden yapılandırma”ya gideceği söyleniyordu. Bundan sonra adeta iç içe geçmiş bir kaç gelişme birden oldu. Yunanistan’ın Euro alanından çıkartılacağı görüşü çıktı ortaya. Hemen arkasından, kısmen bu nedenle kısmen de yeniden yapılandırma olasılığına karşı, S&P Yunanistan’ın kredi notunu iki kademe birden düşürdü. 10 Mayıs’ta da, sanki bunlara hiç gerek yok dercesine, Yunanistan paketine 60 milyar euro daha eklemek üzere hazırlık yapıldığı duyuruldu. Yunan işi çorbaya döndü.

Bu çorbada önemli bir nokta var. Yunanistan borçlarının yeniden yapılandırılmasını istiyor. Bu girişimin fiilen gerçekleşmesi belli sonuçlar üretir. Gerçekleşmesinin engellenmesinin de yaratacağı sorunlar vardır. Önemi buradan gelmektedir.

Yeniden yapılandırma borçların miktarını, ödeme koşullarını, ödeme vadesini yeniden belirlemek demek. Bu genel bir tanım. Biraz ayrıntıya girince işin aslı biraz daha iyi anlaşılıyor. Düz ve yalın dille  ifade edilince yeniden yapılandırmanın  birikmiş borçlarının yükünü tek başına omuzlamak istemeyen borçluların borç verenlere yönelttikleri “borçları paylaşalım” önerisi olduğu anlaşılıyor. Daha da derinini okursanız; borçlu borç verenlerine bana önerilen koşullarda bu borcun hepsini ödemeyeceğim, bir kısmını da siz üstlenin diyor.

Şimdi Yunanistan’da olan da bu. IMF patentli program borçların tamamının Yunanistan tarafından ödenmesini öngörüyordu. Şimdi Yunanistan’ın buna yanaşmadığı, borçların bir kısmının borç verenler tarafından üstlenilmesini istediği anlaşılıyor.

Kısacası Yunanistan borçlarının bir kısmının silinmesini, ödemeyi üstleneceği borç miktarının azaltılmasını talep ediyor. Bu tür borç silinmesine bizim meslekte saç traşı (hair cut) denir. Borçlunun borcunu traş ettiği anlamı taşır ama alt metninde borç verenin de traş edildiği gibi bir ima da yatar.

Yunanistan’ın  borçlarını, tabii AB ve IMF’yi de, traş edeceği anlaşılıyor. Enseye tokadı atıp, hayırlı traşlar demek geliyor insanın içinden.

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir