Bir Ekonomi Fotoğrafı

Israrla söylüyorum ve yazıyorum. İsteyen inansın, isteyen inanmasın ama ekonomik realite gösteriyor ki, seçim sürecinde kullanılan ‘başarı’ ifadesi koskoca bir palavradır. Ortadaki tablonun sonuçlarından kaçmak mümkün olmayacaktır.

Bu konuklar gerçekleri dile getirmeye başlayınca televizyonlardaki jöleli reklâm kaçışlarına benzemez. Devekuşu gibi toprağa başınızı gömüp ya da konuşulmasını engelleyip, sorunu ortadan kaldıramazsınız.

Ekonominin bir dizi problemi var. Çarpık yapı ve bakış açısı bunun temelini oluştursa da, bugünlerde iki mesele gündeme geliyor: Borçlar ve cari açık…

Türkiye’de sıcak paranın 120 milyar dolar seviyesinde gezdiği bir konjonktürde, cari açığın yılsonunda 80 milyar doları bulacağı tahminlerinin ortaya konulduğu bir ortamda, sistematik bir çözüm bulmadan, pansuman tedavileriyle işin içinden çıkamazsınız.

Cari açığı tetikleyen en önemli kalem, dış ticaret açığı olduğuna göre ithal odaklı ekonominin borç para bulamadığınız sürece sürdürülebilmesi mümkün değil. Bu saatten sonra o para bulunur mu bilemem. Ama temin edilse bile hem maliyeti çok yüksek olacak, hem de problemi borçlanma yoluyla ötelemekten başka bir işe yaramayacak.

Peki ihracatın lokomotifi reel sektörün döviz pozisyon açığı ne? 100 milyar dolar. Türkiye genelinde pozisyon açığındaki rakam ise 394 milyar doları aşıyor. Peki ne anlamak gerekiyor? Çok basit bir örnekleme yaparsak, herkes kabaca bir fikir sahibi olabilir.

2001 krizinde bankacılık üzerinden yaşadığımız krizi hatırlayın. Hepsinin çıkış noktası bankacılık ve finans kesiminin 5-6 milyar dolarlık pozisyon açığından kaynaklandı. Bunun ekonomiye maliyeti de yaklaşık 60 milyar dolar oldu.

Yaşadıklarınızı düşünün ve bu günkü rakamlarla karşılaştırın. En basitinden reel sektörün 100 milyar dolarlık pozisyon açığının olası bir sıkıntıda, teminatlı krediler nedeniyle bankacılığı da etkilediğini düşünün. Yaşanma ihtimalinde olanların gözünüzde canlandığına eminim.

Gelelim vatandaşın borçlu yapısına. Ne deniliyordu? İçte tüketimi canlandırmak gerekiyor, bu amaçla tüketim kredilerinin artırılması lazım. Bu anlayışla krediler dağıtıldı ve bu basının bir bölümü ve ekonomi yönetimi tarafından da desteklendi.

Şimdi manzara ne? Konut ve taşıt dışında düşük gelirli insanlara bankaların dağıttığı para 76,5 milyar TL. Burada taksitlerin ödenmesinde aksaklıklar çıkarsa eylem planı belli. Birden fazla yere borçlu olan bu kesimden parasını kurtarmak için herkes icrayı ilk başlatan olma yarışına girecek. Ne dramatik değil mi?

Konut ve taşıt kredileri ise ayrıca patlamaya aday bir alan. Onları konuşmaya dahi korkuyor insan. İşin özü şu: Sizlere gidin alışveriş yapın, krediniz bizden dediler. Alışveriş merkezlerini, ithal ürün cenneti yapıp Avrupa Merkez Bankası gibi çalıştırdılar. Şimdi de ‘niye harcadın’ diyorlar.

Fotoğraf alarm veriyor, ama suçlular teker teker ortadan kayboluyorlar ve suçlu bulunuyor: Borçlu… Belki de dış dünyanın ülkemize yapacaklarının provasını tüketici üzerinde uyguluyorlar.

Peki buna şaşırmalı mıyız? Seçim sürecinde herkese hakaret edip, sonra da ‘ben herkesi affettip, hakkımı helal ediyorum’ diyen bir başbakanınız varsa, kimse de ‘biz sana ne yaptık, hangi hakkını helal ediyorsun’ diye sormuyorsa tek bir şey söylenebilir: İyi uykular Türkiye!

[email protected]

 

 

“Bir Ekonomi Fotoğrafı” ile ilgili 1 yorum

  1. Dünyada ekonomik durumlar o kadar karışık ki ülkeler batma durumunda. Bu durumda el ele vererek birlikte hareket edilmeli. Çözüm için sizin öneriniz varsa bu da dikkate alınmalı.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir