Eko klima!

Eko klima!

Yaz sıcakları ile ekonomik ısınma bir araya gelince, haliyle sistem hararet yaptı ve önlem alınması gerekti. Aslında bu önlemler çoktan alınmalıydı. Kışın en soğuk günlerinde bile, cari açık gidişatının, bu yönde olduğu belli idi ama yaklaşan seçiminde etkisi ile ekonominin ısısını düşürmek yerine, cam çerçeve açarak, kendimizi serinletmeyi ve savurgan davranmayı yeğledik!

Şimdi yüksek ısı alarmları çalmaya, uykuda olanları bile uyandırmaya başladı. Oysa süre gelen son on yıllık ekonomik uygulamalarda, savunulanın tam aksine, olabildiğince eko popülist* politikalar uygulandı durdu.

Kayıt dışı ticarette artış, KDV ve ÖTV toplamadaki azalışlar ve kayıplar, üst üste yapılan vergi afları, aynı zamanda gelir vergilerinde düzenli ödemeleri de azaltmakla kalmadı, düzgün vergi mükelleflerini de incitti(!)

Tüm bu çelişkilere göz yummak, aslında tam bir eko popülist  politikadır ve ekonominin düzenini de sarsmıştır.

Şimdi bu aşırı ekonomik ısı, bir şekilde normal sınırlarına düşürülecektir ama nasıl?

Hepinizin malumu  (Lavosier 1743- 1794) temel bir kuram vardır. ‘’Hiçbir şey yoktan var olmaz ve olan hiçbir şey vardan yok olmaz’’

Yani başka bir anlatımla, her nesne enerjidir ve yok olmaz ama birinden diğerine dönüşür de diyebiliriz. Tıpkı klima sistemlerinde olduğu gibi, mevsim koşullarına göre içeride dolaşan genelde freon 22 gazının bir kompresör yardımı ile sıkıştırılıp, sıvı hale getirip, sonrasında geniş bir hacme gönderip, gaz haline getirerek, bu dönüşüm sonrasında, soğukluk ya da tam tersini kış aylarında yaparak, bir sıcaklık elde etmektir.

Bu temel bilgiden hareketle, BDDK başta olmak üzere, öncelikle bankalar üzerinden, sonrasında ise krediler ve en önemlisi de vergi salınarak, bu ısının dönüştürmeye çalışılacağını gözlemliyoruz.

Şimdi hepimiz biliyoruz ki vergi afları da dahi,l bu güne kadar alınan tüm eko önlemler, hep güçlü birikimleri korumuş, bedel ise kayıtlı ve dürüst mükellefler ile yerli üreticilerle ücretlilere fatura edilmiştir.

Orta halli bir yurttaş bile, evinin önünde duran arabasına, kamu, kamu özerk kuruluşları ve özel sektör kuruluşlarının demirbaşlarında ki ya da kiralama yöntemi ile fütursuzca kullandıkları araçlara oranla, bire bir ceplerinden daha çok vergi ödemektedirler. Keza emlak ve diğer sabit, bir çok vergilerde de bu tür farklılıkları ve dengesizlikleri kolayca gözlemleye bilirsiniz.

Alınacak önlemlerle ilgili bir karara varmadan önce, ilgililer gündüz gözüne, serin çalışma adalarından dışarı çıkıp, klima cihazlarının fanlarının karşısına geçip, bu bedeli kime ödeteceklerini, mutlaka bir kere daha düşünmelidirler.

Ekonomiyi soğutayım derken,  aşırı ısıttığınız mükellefin, özelliklede ücretli ve emekli kesimin de belirli bir dayanma gücü olduğu, unutulmamalıdır.

Bu geniş kitle, küçük bir finans kesimi mutlu etmek için, bu seferde harcanmaya kalkılırsa, kısa bir sürede, soğuyacak ekonomik veriler, halkın aşırı ısınması ve toplumsal bir patlamayla, büyük bir yangına dönüşmesi ve her şeyi kül etmesi de olasıdır.

Hele ekonomik söndürme aygıtlarının da, sıcak para ile yabancı sermaye elinde ve denetiminde olduğu dikkate alındığında, soğutayım derken, sistemin bütün unsurlarını, tümden ısıtmanın, nelere mal olabileceğini, özellikle krizlerden karlı çıkan ekonomi çevreleri, salt kendi açılarından değil, ülke ekonomisi açısından bakmalı ve tavırlarını ve yapabilecekleri özverileri bir şekilde çekinmeden koya bilmelidir.

Kazım ÇİLOĞLU

 

* ( halk yardakçısı, TDK)

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir