Euro’da İniş Başlamak Üzere mi?

Tarihler, 2007 yılı Ağustos ayını gösterdiğinde, ABD’de başlayan Mortgage krizi, üzerine dolar da müthiş bir değer kaybı başlamıştı. Tüm piyasalar, Mortgage tsunamisi ile çalkalanırken, euro, prim yapmaya devam ederek, 2,10-15 seviyelerine yükselmiş, 20 Mart 2009 tarihinde ise en yüksek seviyesi  olan 2,30’ları yakalamıştı. Bugün gelinen noktada ise euro tekrar 2,30  seviyelerine gelmiş durumda, hatta geçen hafta 2,36’yı bile gördü. Ancak, her ne kadar, Avrupa Merkez Bankası faizleri geçen hafta yükseltmesine rağmen, artık Euro’da iniş başlamak üzere. Özellikle, yılın son çeyreğini izlemenizi tavsiye ederim. Euro da düşüş, dolar da ise yükseliş kaçınılmaz görülüyor. Yakın zamanda Avrupa’da açıklanacak olan Bankacılık stress testleri, Portekiz, İtalya ve Yunanistan’ın  borç sorunu, rönesans kıtasının işini zorlaştıracağa benziyor.

Peki ne oldu da bugünlere gelindi. 2007 yılının Ağustos ayından itibaren,  ABD’de ki küresel finans krizi üzerine dolar borcu olanlar, piyasalardan  euro almaya başladılar ve döviz cinsinden değer kayıplarını telafi etmeye çalıştılar. İktisat da kıt olan malın fiyatı arttığı gibi, euro da piyasada azalmaya başladığı için değeri süratle artmaya başladı. Bu suretle de pariteyi euro lehine 1,50’lere çektiler. Aslına bakarsanız, iki yıl önce, Avrupa ekonomisinin ABD’den daha iyi durumda olduğunu söyleyenler acaba  hangi parametreleri dikkate alarak yorum yapıyorlardı   merak ediyorum doğrusu. Süreç bu şekilde işlerken, 2009 yılının başlarında kriz Avrupa’yı etkilemeye başlamıştı. Önce üretim durmaya başladı, daha sonra istihdam kaybı tüm Avrupa’ya yayıldı ve durgunluk başladı. Ekonomistlerin gözünden kaçan en önemli nokta ise, Avrupa bölgesinin borç sorunuydu.  2010 yılına gelindiğinde ise Yunanistan’ın 300 milyar euro tutarında ki borcu, bir anda küresel krizi Euro bölgesine çevirdi. İlk bakışta sadece Yunanistan’ı ilgilendiren  bir kredi krizi olarak nitelenen,  gerçekte ise  buzdağının sadece görünen yüzü olan Euro bölgesi finans  krizi;  mayıs ve haziran ayına doğru İspanya, Portekiz, İrlanda, İtalya, İngiltere, Macaristan ve Bulgaristan ve diğer Avrupa ülkelerini borç sarmalının içine çekmeye başladı. Kredi krizinin detaylarını incelemeye başladığımız da  ise durumun ne derece vahim olduğu ortaya  çıkmaya başladı. Nisan ayında kredi değerlendirme kuruluşları Standart& Poors , Fitch, Moody’s’in Yunanistan’dan sonra, İspanya ve Portekizin notlarını düşürmesi, buz dağının görünen yüzünü göstermeye başladı .

Dünya  Bankası verilerine göre, Euro ülkelerinin borç riski sıralamasında; İtalya, 2 trilyon 600 milyar dolar,  İspanya 2 trilyon 500 milyar dolar ile başı çekmekte. Portekiz, İrlanda ve Yunanistan da borç sarmalının içine girmiş durumda. İspanya’nın ise bütçe açığı 2009 yılında GSYH’nin yüzde 11,2’si (117,6 milyar Euro) olurken, 2010 yılında yüzde 10,1 olarak gerçekleşti. Portekiz’in ise  2009 yılında  bütçe açığı GSYH’nin yüzde 9,4’ü (15,4 milyar Euro) olurken, 2010 yılında bu yıl bu rakamın yüzde 8 civarında oldu. Esas sıkıntı,  AB üyesi ülkelerin kararlı hareket etmiyor olması, G-20’ maliye bakanlarından ortak bir karar çıkmamasına ve euro’nun dolar karşısında yeni düşük seviyelere doğru yol almasına neden olmaktadır.

Önümüzde ki aylar, şüphesiz Euro para biriminin  geleceğini netleştirecek gözükmektedir. Euro bölgesinde ki ekonomik dalgalamanın sadece Yunanistan ile kalmayacağı çok net görülmekle birlikte, üye ülkelerin alacakları ekonomik mali tedbirler, üreitim ve istihdam politikaları üzerinde derin hasarlara yol  açacaktır. Diğer yandan, sıkı maliye politikaların uygulanamaması faizlerin yükselmesine, ekonominin daha da kontrolden çıkmasına neden olabilir. Güvenli liman altının ons fiyatı ise yıl sonu 1500 – 1700 doları test edebilir. Ortaya çıkan sonuç şudur ki, Euro bölgesi’nin kısa sürede toparlanması mümkün görülmemekle birlikte, kurun gelecek aylarda düşüşünü sürdürmesi sürpriz olmayacaktır. Önümüzdeki 3 ve 4. çeyrek, ve 2012 yılının tamamı,  Euro bölgesi üretim ve istihdam rakamlarının test edildiği aylar olacaktır. Muhtemelen üretim ve istihdam kaybı beraberinde Euro bölgesi W tipi reseyonu doğurabilir.

 http://bigyatirim.blogspot.com/

Dr. İsmet DEMİRKOL

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir