Telaşlanmayın, Dünya Batıyor

Günaydın, nasılsınız?  Sahurda iyi beslendiniz mi?  Tanrı size kolaylık versin, çünkü günü kahve ve sigara olmadan atlatmak biraz zor olacak.  Bir dost tavsiyesi?  Bayram için program yapmayın.  Dünya batabilir.  Telaşlanmayın canım, sadece bildiğimiz anlamda Batı medeniyetinin son günlerini yaşıyoruz. Nükleer holocosttan sonra başka bir canlı türü yerimizi alacak.  Olur böyle şeyler, her genç medeniyetin başına gelir.

Şaka bir yana, Lehman Brothers’dan bu yana en derin panik atağının ortasındayız.  Hafta başından bu yana bu yana global borsalarda kayıp 4.5 trilyon doları aştı.    Bu panik atağının 3 büyük nedeni var.  Birincisi, iki hafta öncesine kadar yılın üçüncü çeyreği sonunda küresel ekonominin toparlanacağına dair konsensus vardı, gelen verilerle dağıldı.  Yatırımcılar 2012 yılında %4.5 olması beklenen bir büyüme yerine, küresel resesyon veya belki de %3.5 gibi Yeni Normal Dünyası’nı anımsatacak bir senaryoyu fiyatlarda iskonto ediyor. İkincisi, iki gündür AB Komisyon Başkanı Manuel Barroso ve dün AMB Başkanı Trichet’den gelen açıklamalar AB PIIGS krizinin kök saldığının işareti olarak algılandı.  Üçüncüsü, yatırımcılar bu sefer büyük devletlerin bütçe veya para politikası yoluyla olası bir resesyona müdahale etmesinin imkansız olduğunu düşünüyor.

Bunlardan AB boyutunu biraz açalım, çünkü Türkiye’nin başına gelecekleri görmek açısından  işimize yarayacak.  AMB Başkanı Trichet dün bankalara ek likidite sağlayacak yeni mekanizmaların devreye girdiğini ve Banka’nın yeniden PIIGS tahvili alımına başladığını ilan etti.  Artık isteyen bankaya 6 aya kadar repo yapılacak.  Bu niye kötü haber diyorsanız, mantık basit.  Daha bir gün önce AMB parasal sıkılaştırma sürecinden taviz verilmeyeceğini vurguluyordu, birden bankaları kurtarma derdine düştü.  DİBS alımları için de benzer algılama geçerli.  AMB PIIGS’in piyasalardan borçlanamama, hatta temerrüt riskinin yüksek olduğunu düşünüyor olmalı ki böylesine radikal karar aldı.  İlk defa geçen sene uygulanan DİBS alımları hem bazı guvernörlerin, hem de Almanya gibi üye ülkelerin büyük tepkisini çekmişti.  AMB’nın hiç yapmak istemediği iki işlemi başlatması, risklerin daha önce öngörülenden çok daha yüksek olduğu çıkarımını da beraberinde getirdi.

Makalenin tamamını okumak için BURAYI ziyaret ediniz.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir