Çetin Ünsalan – Zarf ile mazruf

Hani eskiler derler ya ‘zarfa değil, mazrufa bak’ diye… İşte başımıza ne geliyorsa, buna uymamaktan geliyor. Televole kültürüne sahip olanların ülkeyi yönetmesinden, meseleleri vatandaşa aktarımına kadar hep aynı sorunla karşı karşıyayız.

Aslında bunun güncel tanımı analitik zekâ kullanımıdır. Yani yansıması, dayatılan ile fikir sahibi olmak, tartışmaları da belirlenen çizgiler içinde yapmak anlamına geliyor. Bu analitik zekâ yoksunluğudur. Basitten genele çıkalım.

Çok sevdiğimiz bir sanatçı ekrana çıkar. Bir şarkı icra edecektir ama şarkıyı dinlemez, üzerindeki kıyafetten, onun hakkında son duyduklarımıza kadar her şeyi konuşuruz. Dostlarımızla oturur, sohbet etmek yerine elimizdeki telefonları konuştururuz.

Büyümeden söz açar, kalkınmaya gelemeyiz. Rakamlardan söz eder, yaşananları yok sayarız.Çocuğumuza tutumluluk, tasarruf, çalışarak kazanma nasihatı verir; ülkeyi borca batıranı, eldeki varlıkları satıp savanı ekonomi dehası ilan ederiz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuşur, ama aday olanların liyakatini tartışmayız.

İşte 1 Mayıs da tam bu kıvamda cereyan ediyor ülkede… İktidarın yaptığı ‘mekân’ manevrasına kapılanlar cephelere bölündü. İsterükçüler ile istemezükçüler karşı karşıya, kutlamaların nerede yapılacağını tartışıyor.

Taksim’e ilk izin verildiği yıl, 2008 krizinin faturasını ödememe mesajıyla yola çıkan işçiler, çalışanlar, ne yazık ki Taksim’e girerken faturayı Harbiye’de düşürdüler ve halen ödemeye devam ediyorlar.

Her sene 1 Mayıs’ta Taksim tartışması gündeme oturuyor da, ödenen fatura ve bedeller konuşulmuyor. Ülkede taşeronluk gibi bir rezillik, normal iş yapma biçimi haline dönüşmüş… İş kazaları, kaza olmaktan çıkmış ardı kesilmeyen seri cinayetler halinde yaşanır olmuş.

Asgari ücret temmuz ayında ulaşacağı  891 TL ile açlık sınırını dahi yakalamaktan çok uzak. İnsanlar işleri kaybediyorlar ya da kayıtdışı çalışıyorlar. Kıdem tazminatına göz dikilmiş. Hepsinin ötesinde sanayicisiyle çalışanıyla, Türkiye’de üretim ekonomisi gözden çıkarılmış.

Üretime inananlar ile tüketim ekonomisini arkasına alıp rant peşinde koşanların mücadelesinde meseleler gündem dışı kalmış ve kutlamaların nerede yapılacağına indirgenmiş.

Bu iktidarın yasakçı zihniyeti ortada ve bunu da ne niyetle yaptığı da biliniyor. Tutar tarafı yok… Ama lütfen sorun kendi kendinize: ‘Taksim serbest’ denilse ve bundan sonra kutlamaların tamamı burada yapılsa mesele bitiyor mu?

Sarı sendikalar, köleleşen çalışanlar, üretimden koparılan ve kumara kurban edilen ekonomiyi bunun neresine koyacağız? Bu sorunlar devam ettiği ve ülke zarftan mazrufa geçemediği sürece, ancak bayram yaptığınızı zannedersiniz. Bu bayram kendinize bir iyilik yapın: Sorgulayın…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir