İthal döviz ekonomisi!

İthal döviz ekonomisi!

Nereden bakarsanız bakın tüm yapılan ekonomik etkinliklerimiz ithal döviz ekonomisine dayanıyor. Ülkeye döviz gelsin de, nerden ve nasıl gelirse gelsin makbulümüzdür anlayışını, küresel bazda öyle güzel sergiliyoruz ki bu konuda elimize kimse su dökemez.

Pekiyi acaba bu ithal dövizler karakaşımız, kara gözümüz için mi geliyor derseniz?

İşte ona inanmak için ancak ‘’pembe ekonomist’’ olmak gerekir! Bizim gibi ‘’otistik ekonomist’’ bakış açısı olanlarda, ‘’yabancı dövizin ömrü yatsıya kadar’’ inancı geliştiği için, hiçte öyle değil elbette..

Son ihalelere bakarsanız, orta yerde, yerli bir tasarrufun yatırıma dönüşümü gözüküyor mu?

Hayır! O halde, tüm bunlar Japon’un cebinden, Arap’ın cebinden gelecek ya da Ali’den, Veli’ye aktarma misali yapılacak aktarımlarla yani? İthal döviz ile yapılacak ve bizim hükmümüzün geçmediği, parayı ithal edenlerin keyfine keder işler olacak.

Bakmayın siz kürsülerden esip gürlediğimize, yaptığımız sözde iktisadi çağ atlama edebiyatlarına, işte ekonomik şeytanın ayrıntıları da tam burada gizleniyor.

Daha bir gün ilersini görmede miyop bir ekonominin, seneler sonrası hatta, 2023’ü görmesi nasıl mümkün olabilir?

Olsa, olsa hayal edilebilinir(!) zaten yapılanda budur.

Bu güne kadar tüm temel atma, inşa ya da imalata başlama ve ya imza törenlerinde, başbakanımız ya da kendisi yoksa, ilgili bakan kürsü konuşmalarını en son nasıl bitirirlerdi hatırlayalım.. ‘

’Buradan kendilerine rica ediyorum 100 milyon daha indirim yapsınlar’’

Ya da..

‘’Buradan bir talebimi iletiyorum, 16 ay süre vermişler bizi kırmazlar, 12 ayda tamam değil mi?’’

Büyük bir alkış ve ihaleyi alanda, oturduğu koltuktan bir olur ya da onay işareti yapar, ekranlardan da tüm millet izlerdik..

Sonrasında, kendi kendime, ben başbakan ya da ilgili bir bakan olsam, bu ihaleyi yapanları görevden alırdım diye geçirirdim.

Öyle ya, madem bu ihaleler devletin, milletin bütçesinden karşılanıyor, neden bu indirimler ya da kazanımlar, ihalenin gerçekleştirildiği anda yapılmamış? Demek ki bir görevi ihmal söz konusudur ve ya ihaleyi yürütenler bu işi iyi tam yapamamışlar!

Her neyse geçmişi bırakıp biz yeni ve devasa ihalelere geri dönelim.

Sinop nükleer santral ihalesinde, başbakanımızın, ‘’artık sizde bizi Tokyo yerine, İstanbul’u olimpiyat yarışında desteklersiniz, Tokyo zaten bir kere olimpiyatlara ev sahipliği yaptı’’ çağrısına, Japon başbakanın cevabını çok güzeldi.

‘’Kazanırsak, bizi tebrik edecek ilk ülkenin Türkiye olacağına inanıyoruz!’’

Yani kibarca demek istediler ki

Muhabbet, dostluk başka..

Ticaret başka…

Şimdi seviniyoruz, işler açılacak hava alanları, köprüler, nükleer santraller yapılacak diye. Bunları finanse edecek yerli ve yeterli birikim yurt içi bankalarda mevcut mu?

Yok elbette..

Ne olacak o zaman? Olacağı belli.

Döviz ithal edilecek. İthal döviz babamızın hayrına mı gelecek?

Küresel ekonominin hangi yuvarlağına hayrına gitmiş ki bize gelsin?

Biz küresel güçlerin tezgahı ile gerginleştirilmiş siyasi ortamlarda, sanal olarak şişirilmiş, petrol ve katma değeri yüksek sanayi ürünlerine, misliyle milli servetimiz akıtıp, bol keseden ve de borçlanarak tüketip, günümüzü gün ederken, ülke sanayisini, hizmet ve finans sektörünün, nerede ise tümünü ele geçiren yabacı sermaye, kendi ihtiyaçlarına yönelik olmak üzere, ülkemizi bir kobay gibi kullanarak, ülkelerinde vatandaşlarına kabul ettiremeyecekleri çevresel ve yaşamsal tehlikeli yatırımları, bize yaptırabilmektedirler.

Aklı başında bir yabancı dostunuz varsa ya da tarafsız bir bilim adamı tanıyorsanız, İstanbul bu gidişle neye benzeyecek ya da Sinop gibi bir yeşil cennete nükleer santral yapılabilir mi? Karadeniz de ki yüzlerce HES projesini, Kaz dağların da ki altın aramalarını da sorun..

Ve sonra dönüp kendi kendimize de şunu soralım.

Tüm bu yatırımlar, bizim kendi milli sanayimiz için mi yapılıyor, yoksa ülkemizi ucuza kapatan ve bin bir emekle, bir ömür boyu didinip, dişimizden, tırnağımızdan kazandığımız ve yetişmeleri bir servete mal olan, evlatlarımızın, bu ithal yatırımcıların yanında, düşük ücretlerle köle gibi çalıştırılması için midir?

Ya bu soruların aklı başında cevabını bulup, üreten, ürettiğini dışa satan, tüketiminden çok birikim yapabilen bir toplum haline geliriz ya da el alemin dövizini büyük bedeller ödeyerek ülkeye getirmek için şakşakçılığa* devam ederiz.

 

*Para karşılığı alkış tutan kimse (TDK büyük Türkçe sözlük)

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir