Avrupa Sorununun Asli Failleri

Peş peşe iki seçimin sonunda Yunanistan’da kabul gören  bir hükümetin kurulması,  iflas edeceği konuşulan İspanya’nın Avrupa Birliği desteğini arkasına alması, İtalya’nın yeni bir kemer sıkma paketini uygulamaya koyması  gibi gelişmelerin  sonucunda  Avrupa sorunu biraz halledilmiş gibi bir görüntü verdi. Ateş  düştü.   “Ne olacak bu Avrupa’nın hali” meselesi çekiciliğini kaybetti. Bu havada iki ay geçti.
Son günlerde Avrupa yeniden gündeme geldi. Tartışmalar yeniden alevlendi. Avrupa’da kimin ne zaman batacağı, hangi ülkenin Euro alanını terk etmek zorunda kalacağı tartışmaları kaldığı yerden tekrar başladı.

Bu defa ki tartışmalarda öncekilere nazaran bir değişiklik var gibi görünüyor. Avrupa’nın içine düştüğü çıkmazın faillerinin  belirlenmesi noktasında yeni görüşler var. Daha önceleri  görece örtük biçimde ifade edilen bazı tezler  artık daha bir açıklıkla ve yüksek sesle ifade ediliyor.
*                          *                        *
Görebildiğim kadarıyla üç fail adayı var.  Sorunlu olan, Avrupa sorunun yarattığı  Bunlardan düşünülen ülkeler  fail adaylarından birisi.  İkinci fail adayı sorunları bilerek büyüten, manşetlere taşınmasını sağlayan, bunlarla kumar oynayan ve para kazanan spekülatörler.  Avrupa ekonomisinin  yönetiminde söz sahibi olan organlar  arasında gözlenen uyumsuzluk ve uyuşmazlık da eni dönemin tartışmalarında üçüncü fail adayı olarak tanımlanıyor.

Avrupa Birliğindeki zafiyetin küresel kriz sürecinde daha bir gözle görünür hale geldiğini biliyoruz. Bir grup yorumcu “Avrupa sorunu” olarak tanımlanan bu zafiyetin Birliğin  kendisinden ziyade bazı üye ülkelerin sorumsuz davranışlarından  kaynaklandığını düşünüyor. Bunlara göre Avrupa meselesinde esas fail bu ülkeler. Bunların kim olduğu da sır değil. Artık ezberimize giren Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz bugünkü zafiyetin failleri olarak öne çıkartılıyor.  Bunların kamu maliyesi tercihleri, borç yönetimi  gibi meselelerde  affedilmez hatalar yaptıkları ve Avrupa’yı bu hallere getirdikleri düşünülüyor. Başından bu yana Avrupa tartışmalarında yaygın ve egemen olan görüş bu. Hala da en güçlü tezin bu olduğunu söylemek mümkün.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir