Küresel büyüme bu yıl ivme kaybetti. IMF de, diğer uluslararası ve ulusal kuruluşlar da, büyüme tahminlerini aşağı yönde revize ettiler. ABD, Çin, Hindistan, Brezilya gibi büyük ekonomiler beklenin altında büyüyecek. Avrupa ise daralacak. Büyümede hız kaybı nedeniyle emtia fiyatları da, petrol fiyatları da geriledi. Durgunluk ve AB krizi endişesi ile küresel risk alma iştahı da geriledi.
DÜŞÜK FAİZ ETKİSİ: Piyasaları ve ekonomileri canlandırmak için yeniden parasal genişleme, özellikle faiz indirimleri gündeme geldi. Amerika ve Almanya’nın faizleri tarihi en düşük düzeylere indi. Riskli ülkelerden ve riskten kaçışın, güvenli limanlara sığınmanın bir sonucu olarak Almanya’nın da içinde olduğu 5 Avrupa ülkesinde 2 yıllık faizler negatife döndü.
Gelişmiş ülkelerde getirilerin düşmesi alternatif piyasaları ve ülkeleri gündeme getirdi. Faizin getirisi çok düştüğü ve bazı ülkelerde negatife döndüğü için, hisse senetleri rağbete bindi. Bu nedenle borsalar prim yaptı. Ekonomilerde büyümenin düşeceği bir yılda bile borsalar bu nedenle primli seyrediyor. MSCI Dünya Endeksi yılın 7 ayında yüzde 5.5 prim yaptı. Bu primin bir nedeni de, düşen faiz ortamında banka kârlarının beklenenden daha yüksek çıkacağıydı. Nitekim dünya borsalarının ortalama primi yüzde 5.5 iken, bankaların primi yüzde 15.6’ya çıktı.
TÜRKİYE’NİN AYRIŞMASI: Dünyadaki bu durum Türkiye için de fazlasıyla geçerli. Dışarıdan daha yüksek getiri arayışıyla gelen paranın etkisi ile İMKB dünyadan pozitif ayrıştı. 7 aylık dolar bazındaki primi yüzde 34.4’e vardı. Bu primde dışarıdan gelen paranın yanında yurtiçinde enflasyon, cari açık ve bağlı olarak faizlerde daha sert düşüşün beklenmesi de etkili. Ayrıca Türkiye’nin not artışı da hem içeriden hem dışarıdan hisse senedi piyasasına ilgiyi daha yoğunlaştırıyor.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.
