Çalım Çok, Sonuç Yok!..

Riskten kaçınma eğiliminin güçlendiği, fiyat oynaklıklarının arttığı ve bu olumsuzlukların şimdilik paniğe dönüşmediği bir haftayı geride bıraktık. Sermaye ve emtia piyasaları satış baskısı altında bunalırken, likit pozisyona geçmek veya başka bir deyişle nakite dönmek eğilimi güçlendi. Enflasyon endişeleri geri plana düşerken ekonomik daralma beklentilerin geri dönmesi özetlemeye çalıştığımız gelişmeleri tetikleyen temel unsur oldu; tüm sektörlere ilişkin endişeler yükseldi.

Küresel düzeydeki bu gelişmeler genelde tüm ekonomileri etkiledi; Türkiye de bu olumsuz sürecin dışında kalamadı. Euro Bölgesi’nin bazı üyelerinde yapılan seçimlerin sonuçları bu olumsuzlukları tetikleyen birincil unsur oldu ve şimdilik endişelerin tırmanmasını engelleyecek herhangi bir gelişme yaşanmadı. Durum daha da kötüleşir ise merkez bankalarının devreye gireceği beklentisi sarsılmanın daha yıkıcı olmasını engelleyen temel unsur oldu.

Son birkaç yıldır yaşanan gelişmelere bakarak sormak gerekiyor; küresel ekonomiyi herkesi aptal yerine koyan zihinsel engelliler mi yönlendiriyor, yoksa sorunlar çözülemeyecek kadar ağır mı? Galiba her ikisi de doğru; zira ilki olmasa sorunlar küçük iken çözülür, insanlığın geleceğini tehdit edecek boyutlara ulaşması söz konusu olamazdı… Geçtiğimiz hafta genelinde Yunanistan’da yaşanan gelişmeler küresel gündemin zirvesine ipotek koydu. Sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtaracak, Euro Bölgesi’ne karşı taahhütleri yerine getirmek için çaba harcamaya niyetli bir hükümet kurulamadı ve haziran ayının ilk yarısında yeniden genel seçime gidilmesi nerede ise kesinleşti. Başta Almanya olmak üzere finansal piyasalar ise Yunanlı seçmeni tehdit etmeye başladı. Euro Bölgesi’nin dışına çıkarılmak!.. Diğer taraftan yeni Fransa Başkanı Hollande büyüme yanlısı yeni bir yaklaşım konusunda Alman Başbakanı ile ilk görüşmesini yapacak; eğer Almanya’nın Yunanistan konusundaki tavrı bir tehdit değil ise söz konusu görüşmeden herhangi bir sonuç çıkamayacak ve Euro Bölgesi’ndeki çözülme, dünya ekonomisindeki daralma hızlanacak, riskten kaçınma eğiliminin paniğe dönüşme ihtimali artacak ve piyasalar “ikinci dip” şokuna hoş geldin demek zorunda kalacak… Merkez bankaları kaçınmaya çalıştığı eylemlere girişmek zorunda kalacak fakat daha kötüye gidişi engellemeye çalışmanın yan tesirleri dramatik olacak ve sorunlar ağırlaşmaya devam edecek… Dönüp sormak gerekiyor, son üç yıldır gecikmeli de olsa devreye giren yetersiz önlemlerin sonucunun bu olacağı neden göz ardı edildi?

Yazının devamı için TIKLAYINIZ.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir