Çetin Ünsalan – Çare yok…  

Ekonomiden siyasete kadar ülkemiz tam bir sorun yumağının içinde kaldı. Şimdi önümüzde iki seçenek var. Ya gerçekle bağdaşmayan hayaller üzerinde ısrar eder; bu ülkenin gücünü ortaya çıkarmasına engelleyen bu kafayı sürdürürüz ya da soruna bir yerde ‘dur’ deyip, çözümü konuşmaya başlarız.

 

Zira ilk tercihi yapmamız durumunda, çok kısa sürede hayatın, aklın ve bilimin gerçeği tokat gibi yüzümüze çarpacak ve o gün gerçekten çözümü istesek bile kimseyi inandıramayacağız. Türkiye’nin dış politikada da, bağlantılı olarak ekonomide de hızla yapması gereken işlemler var.

 

Öncelikle ‘ şeffaflık’ birinci şart… Çok ciddi ekonomik sıkıntılarımız var ve daha da ağırlaşarak karşımıza çıkacak. Bu durumda faturayı ödemesi kaçınılmaz olan vatandaşa şimdiden doğruyu söylemek, geç kalınmış olsa da yapılması zorunlu bir hareket.

 

Çare yok; insanlarımıza doğruyu anlatacağız, ödeyecekleri bedelleri masaya yatıracağız ve nasıl ödeneceği ve tekrar bağımsızlık esasıyla buradan çıkılacağını, faturayı üstlenecek insanlara anlatacağız.

 

Borçlularımızla masaya oturacağız; yeni ödeme planları konuşacağız. Bunun için üretimi esas alacağız. Dünya pazarlarında şu an itibariyle hayır olmadığı için, bilimsel bazlı bir sanayi, tarım, işgücü, sektör ve nüfus envanteriyle fotoğrafımızı ortaya koyacağız. Çare yok; üreteceğimiz hiçbir malı ithal etmeyeceğiz.

 

Zaten bu kafayla gidersek yakında hem borcunu ödeyemeyen, hem bahsi geçen malları alamayan, hem de bunları imal edecek sanayicisi kalmayan bir yapıyla dımdızlak ortada kalacağız.  İşsizlik ise en büyük bonus…

 

Dış siyasetimizi hızla düzeltmek zorundayız. Çare yok; Irak’tan İran’a, Suriye’den Rusya’ya, aklınıza gelebilecek sorunlu olduğumuz kim varsa, komşularımız başta olmak üzere masaya oturacağız. Hatalarını söyleyeceğiz; hatalarımızı kabul edeceğiz.

 

Ve güven esası üzerinden geleceğimizi, büyük Atatürk’ün ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesi üzerinden tekrar tesis edeceğiz.

 

Şayet bunu yapmazsak, Türkiye gözyaşı bol, kardeşin kardeşi vurduğu, dünyada haklı ya da haksız suçlamalara muhatap olan, git gide yalnızlaşan, güvenilmeyen ve izole edilen bir ülke olmaya doğru koşuyor.

 

Türk siyaseti, iktidarıyla muhalefetiyle, Meclis içindekiyle dışındakiyle bu dürüstlüğü içte ve dışta sergileyemez ise, bu tünelin sonundaki ışığın trene ait olduğunu anlayacak. Ve o gün belki de çok geç olacak.

 

Yapmayalım bunu kendimize…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir