Cari Açık

Dün, eylül ayına ait ödemeler dengesi verileri açıklandı. Ağustos verilerine ilişkin yaptığım değerlendirmede iki noktayı ön plana çıkarmıştım. Birincisi, cari işlemler hesabında (mevsim hareketlerinden arındırılmış verilerle) yılın ilk aylarından bu yana belirgin bir iyileşme vardı. İkincisi ise temmuz ve ağustos aylarında cari açığın net sermaye girişleri ile finanse edilen kısmında bir azalma gerçekleşmişti. Eylül ayında bu iki değişken de ters yönde hareket etti. Mevsim etkisinden arındırılmış cari açıkta artış gerçekleşti. Net sermaye girişi, yılın ilk yarısındaki düzeyine gelmese de yükseldi.

Mevsim etkisinden arındırılmış cari işlemler hesabının hareketlerini Grafik 1’de veriyorum. Ele aldığım dönem 2009 Ocak – 2011 Eylül dönemi. Yorumlaması kolay olsun diye cari açık rakamlarını ‘artı’ değerler ile gösteriyorum. Veriler milyon dolar cinsinden. Ayrıca üç aylık hareketli ortalamalar da yer alıyor grafikte. Daha ‘düzgün’ olan eğri bu ortalamaları gösteriyor.

Her iki eğri de bozulmayı ortaya koyuyor. Ama dikkat: Bunlar sadece bir aylık bozulma. Hemen ‘cari işlemler hesabı açılacak’ gibi sonuçlar çıkarmak gerekmiyor. Mesela Merkez Bankası’nın öngörüleri zıt yönde. Temelde üç nedenle cari işlemler açığında düşüş olacağı düşünülüyor.

Birincisi, büyüme hızının 2011’in son çeyreğinden itibaren yavaşlayacağı ve 2012’de uzun dönemli ortalamasının altında kalacağı öngörülüyor. İkincisi, 2010’un son aylarından bu yana döviz kurunda önemli bir artış gerçekleşti. Liradaki bu değer kaybının dış pazarlardaki rakiplerimizin para birimlerinin değer kaybından daha yüksek olduğunu belirtiyor Merkez Bankası. Böylelikle dışarıya satacağımız mallar yabancıların para birimleri cinsinden ucuzlamış oluyor.

Üçüncü neden de geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen vergi artışları. Vergi artışının bir yandan kamu gelirlerini artırarak kamu tasarrufuna olumlu etki yapması bekleniyor. Diğer yandan da özellikle motorlu taşıt ithalatını azaltması ve böylelikle ithalata olumlu katkı yapması öngörülüyor.

Bu öngörülere söylenecek bir şey yok; hepsi akla yatkın. Ancak cari işlemler açığımızı artıracak başka bir gelişme hanidir yaşanıyor: Avrupa ekonomisi krizde. 2012’de Avrupa için beklenen büyüme hızını aşağıya doğru güncelleyen tahminler peşi sıra açıklanıyor. Farklı bir ifadeyle, ihracatımızın yaklaşık yarıya yakınını yaptığımız pazarın önümüzdeki yıl genişlememesi ihtimali var. Bu, bir yandan da bu pazardaki rekabetin daha güçlü olacağı anlamına geliyor.

Japonya ve ABD gibi gelişmiş ülkeleri bir yana bırakırsak bu pazardaki temel rakiplerimiz şu ülkeler: Brezilya, Çin, Endonezya, Hindistan, Kore, Meksika, Rusya ve Tayland. Bir de Avrupa Birliği içinden rakiplerimiz var: Çek Cumhuriyeti, Macaristan Polonya ve Romanya. Bu ülkelerde gerçekleşen birikimli fiyat artışları ile Türkiye’de gerçekleşen birikimli fiyat artışlarını karşılaştırmak, döviz kurlarını işin içine karıştırmadan göreli maliyet durumumuz açısından bir fikir veriyor.

Paramızdan altı sıfır attığımız 2005’in başı ile (son veriler ışığında IMF’ce yapılan tahminler çerçevesinde elde edilen) 2011 sonu arasındaki tüketici fiyat artışlarına bakınca vaziyet şöyle: Rusya ve Hindistan dışında bu dönemde birikimli fiyat artışı Türkiye’den daha yüksek olan ülke yok. Bu on üç ülkede sözünü ettiğim dönemde fiyatların ortalama artış hızı yüzde 46.1 olmuş. Türkiye için bu değer yüzde 72.5. Üstelik ortalamayı Rusya yükseltiyor; o da daha çok enerji ihraç ediyor; rakibimiz sayılmaz. Durum iç açıcı değil kısacası.

Şüphesiz “Ne var bunda? Bu maliyet dezavantajımızı paramıza değer kaybettirerek telafi ederiz.” diyebilirsiniz. Temel sorun da burada zaten. Birincisi, bizim gibi ülkelere sermaye hareketleri yoluyla akan dövizin çok bol olduğu dönemlerde (mesela 2010 ve 2011’in ilk yarısı) paraya değer kaybettirmek zor oluyor. Bunu başarabilmek için başka önceliklerden feragat etmek gerekiyor; mesela enflasyondan. İkincisi, paranız değer kaybederken yurtiçi üretim maliyetleri daha da artıyor; bir anlamda başlamış olduğunuz yere dönüyorsunuz.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir