Çetin Ünsalan – Nefes alın ama rehavete kapılmayın

Rahip Brunson olayının ardından dolar / TL cephesindeki gevşeme dikkat çekiyor. Bakın rahibin bırakılmasının hukuki boyutuna girmiyorum bile… Onu uzmanları değerlendirsin, biz işin ekonomik fotoğrafına göz atalım.

Herkesin dilinde, ‘sorunlu dönemin sonuna mı geldik’ söylentilerini duyuyorum. Aslında bence insanlar temenniyle, inanmak istedikleriyle, yaşadıkları gerçekleri karıştırıyorlar.

Çünkü daha önce de belirttiğim gibi Brunson olayı da dahil, jeopolitik riskler, sorunlarımızın dozun artıran, geleceğimiz noktaya bizi zamanından önce taşıyan etkenlerden başka bir şey değil.

Yani bu fotoğraf içerisinde doların kalıcı düşüşe geçtiğini düşünmek doğru olmaz. Zira doların temelde yükselişi, bizim dış ticaret çağımız, bağlantılı olarak cari açık finansmanımız, dolar bazlı borç ödeme ihtiyacımız, yeterli dolarımızın olmaması ve buna ilave olarak dünyadaki parasal sıkılaşmanın ve korumacılığın artması nedeniyle oluşuyor.

Nitekim Cumhurbaşkanı da Brunson olayının ekonomik fotoğraf içerisinde çok etkisi olmadığını bir kere de olsa söylediğini hatırlıyoruz. Aralık 2018 ve önümüzdeki yıla da uzanan bir biçimde FED’in faiz arttıracak olması, AB’nin faiz artışına hazırlanması ve bizim ihracatta birim / kazanç dengesinde kan kaybediyor olmamız göz ardı edilmemeli.

Meseleye jeopolitik riskler bakımından da baksanız, çok kısa süre içinde bence Brunson olayından daha riskli bir vaka kapımızda. İran’a kasım ayı itibariyle uygulanacak ambargo talebi.. Burada kararınız ne olursa olsun ya İran temelli ya da ABD temelli bir risk artışını kapımızda bulacağız.

Ayrıca bunun şu an 80 dolar seviyesinde gezinen brent petrolün varil fiyatını arttırma riski nedeniyle enflasyonumuza negatif etki edecek dolardan sonra ikinci bir unsur olarak hayatımıza gireceği açık. Gerek petrol, gerekse de dolar kaynaklı enflasyon artışının, üretici maliyetlerindeki payı da dikkate aldığınızda yükselen bir enflasyon ve faiz talebini tekrar önümüze koyacağını söyleyebiliriz.

Belki tüm bu fotoğraf içerisinde nefes almamızı sağlayacak tek unsur; avronun dolar karşısında faiz artışın bağlı olarak görece değer kazanması olabilir. Tek pazar bağımlısı haline gelen Türkiye’nin dolar / avro makasındaki farktan nefes alması olası. Burada iyi ders çalışmamız gerekiyor. Çünkü belki de ihracat yapımızdan ve dolar giderimizden kaynaklı parite farkından gelecek buradaki desteğe ihtiyacımız olacaktır.

Netice itibariyle şu an ortaya çıkan olumlu hava sizi yanıltmasın. Buna güvenerek yeni borçlanmalara ya da sorunun geçtiği kanaatine kapılmayın. Zira bu ruh hali, ileride telafisi olanaksız sonuçları beraberinde doğurur. Bu önerimi hem reel sektör hem de ekonomi yönetimi için ortaya koyuyorum.

Doların artışı, tamamen bizim dolara olan ihtiyaç şiddetimizden ve yanlış ekonomi politikalarımızın sonuçlarından kaynaklanıyor. Günlük gelişmelerin bununla ilgisi yok. Onlar sadece dalgalanmalara neden olur. Ayrıca 5 ve üzeri bir dolar kuru zaten reel sektör için de, Türkiye ekonomisi için de sıkıntılı oranlardır.

Düştü denilen doların, halen tehlike sınırımızın çok üzerinde olduğunu gözden kaçırmayın. Çok sıkıntılı bir süreçten geçtik ve şimdilik hafif bir nefes alma molası veriyoruz. Fakat bu önümüzdeki takvime baktığımızda çok uzun sürecek gibi gözükmüyor.

Bu nedenle dalgalı denizle boğuşurken bu dinginleşmeden nefes alma fırsatı çıkarın, ama asla rehavete kapılmayın. Zira sorunlarımız tüm heybetiyle önümüzde duruyor ve fırtına geçmiş değil.

Temkinli olmayı bırakırsanız, bugün için mutlu olur; ama yarın daha çok üzülürsünüz. Şimdiden uyarmak istedim.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir