Ekonomi çok iyi dendi mi?

Ekonomi çok iyi dendi mi?

Oldum olası, bizi yönetenler, ekonomimiz çok iyi, her şey yolunda gidiyor dendi mi? Tamam derim, şimdi zam başta olmak üzere bir sürü yağlı kazık hazırlandı, peşi sıra hizmetimize sunulacak!

Artık kısmetimize hangisi düşerse?

Seç beğen al..

Ne deniyor?

Varlık barışı

150 milyara yakın yurt dışında paramız varmış ama içeri çekiniyor, giremiyor muş..

Sanki bütçemizde ‘’net hata noksan’’ diye bir kalem yokmuş gibi!

Hani, nereden geldiğini bilmediğimiz ve ‘’nereden gelirsen gel yeter ki döviz olsun’’  tasavvufi iktisadımıza (!) uydurduğumuz sistem.

Daha başka?

Barış gelmesi lazım!

İşte o zaman tam 400 milyara yakın bir para gelirimiz olacakmış..

Barış olunca kan akmayacak, analar ağlamayacak dense de, arada bir ağızdan kaçan en önemli söz, ekonomik! 400 milyar dolar, Türkçesi cari açık!

Dedim ya! Ekonomi ya da eskilerin deyimi ile iktisadi ahval, iyi dendi mi? Mutlaka bir ekonomik maraza var demektir.

TCMB faizi düşürdükçe, tüketim mallarının fiyatı, bankaların mevduat faizleri yükseliyor..

Neden?

Kredi talebi artıyor ve kredi artımı, tüketimi körüklüyor da ondan..

Başka en önemli göstergede, döviz ithalinde, patlama yaşanmasıdır.

Zira bizim ‘’akil ve akile ekonomistlerimiz’’, genelde döviz ithalini ekonominin iyi göstergesi olarak dillendirirler ama bu dövizin içerde nerelere dağıldığı ile ilgilenmezler.

Döviz ithali, ihracata dayalı ham madde ithali gibi, bir katma değer ya da istihdama katkı yapıp, tekrar ihraç edilse mesele olmayacak.

Lakin bizim döviz ithalatımızın yabancı ayakları, doğruca, BİST, faiz ya da hazine kağıtlarına gidip kuluçkaya yatıyor ve bu süreçte, yerli tasarrufları ve milli gelirden pay almakla kalmıyor, girerken ve çıkarken, döviz başta olmak üzere, tüm finansal değerleri dalgalandırıp, gene yerli yatırımcıların birikimlerinde erozyona sebep oluyorlar.

Lafla ekonomi gemisi yürür mü?

Vallahi bizde yürüyor ama ne reye kadar?

Altın düşüyor derken, külçe ve ziynet altın fiyatlarının yükselmesi de, yeni bir ekonomik olgu olarak, ekonomi literatürümüze girmiş oldu.

B-2 yasalarından da beklenen gelir elde ediliyor mu?

Bilemiyoruz. Zira eline pankartı alan yolları kesip ver yansın ediyorlar.

Üretimimiz ve üretime dayalı ihracatımızda artma oldu mu?

Hayır..

Tüketimde, ücret ve gelir artışından kaynaklanan bir harcama var mı?

O da hayır..

Ücret ve gelirler zaten reel olarak artmıyor ki!

Harcamalar, kısmi ve yüzeysel yatırımlar, hep ileriye dönük borçlanma ve yap- işlet- devret yöntemleri ile idame edilmeye çalışılıyor.

Paramız kıymetli, üretimimiz pahalıya mal oluyor, cari açıkta iki yaka bir araya gelmezken, TCMB döviz varlıkları ile öğünüp özel, kamu toplam borcumuzun bunun üç katı olduğunu görmezden geliyoruz.

Uyanık olmakta yarar var. Bakın, nakit para ya da som altın vererek aldığınız, banka altın fonları, borsada ki gram karşılığı altın senetleri, bir tuşla satılırken kim gerçek altınını sattı? Tam tersi herkes kuyumculara akın edip, elle tutulan reel altın almak için kuyruklara girdi.

Oyun içinde oyun.

Önümüzde ne dolar, nede altın düşer.

Yukarıda ki manzara bunu gösteriyor.

Önce borsada, sonra dolarda şimdide altında dut ağıcını silkelediler. Bunu tekrar yaparlar mı belki altında gene olabilir ama ne yazık ki biz küçük yatırımcılar, tüm bu oyunların sonlanmasına yakın işin farkına varıp, önlem almaya çalışıyoruz, doğal olarak da kaybımızda kazancımızda tatmin edici olamıyor.

Sözün özü;

Ufakta olsa tasarruflarımızı, gerçek enflasyonun üstünde artı bir değerde tutmak bile, bizler için bu küresel finans ilizyonistlerine karşı kazanılmış büyük bir başarıdır. Zira üretime odaklı olmayan finansal kazançlar, birilerinin kaybetmesiyle kaimdir!

 

 

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir