Endişeye Mahal Yoktur

Türkiye piyasalarında şu anda olup bitenlerin şimdilik Avrupa ile bir alakası yoktur, millidir.

Endişeye mahal yoktur, çünkü ortada bir gariplik bulunmamaktadır. Fazla ısınan ekonomimizin termostat sistemi devreye girmiştir Kur hareketi ile ekonomi kendiliğinden soğuyacaktır. Kontrolsüz büyüme hızı yavaşlayacaktır. Ancak tedirgin olmakta fayda vardır, çünkü artık yeni bir fiyat düzeyi ile yeni bir dünya kurulacaktır. Herkes bilançosuna göre bu yeni dünyada kendine bir yer edinecektir. Endişeye mahal yoktur ancak tedirgin olmak için pek çok neden vardır. Gelin bakın neden endişeye mahal yoktur ama tedirgin olmakta fayda vardır?

Otomobilin termostatı ne işe yarıyorsa, bugünkü kur hareketine de öyle bakmakta fayda vardır. Termostat, sıcaklığı belli bir düzeyde sabit tutmayı amaçlayan bir kontrol sistemidir. Sıcaklıktaki değişim, termostattaki duyarlı bir parçaya tesir ederek, ısıtma ya da soğutma sistemini devreye sokmasını sağlar. Isınan motoru soğutarak, yanmasını önleyen termostattır. Cari işlemler açığı bir makro iktisadi dengesizlik göstergesidir. Ekonominin imkânlarının ötesinde bir hızla büyüdüğünü gösterir. Bunu düzeltmek için ya hükümetler tedbir alır ya da bu düzeltme kendiliğinden gelir. Bir bakarsınız, ekonomide bozulan dengeyi yeniden sağlayacak bir fiyat intibakı oluverir. Yöneticilerimizin uzun süren hareketsizliği dengenin kendi kendine düzelmesinden başka bir yol bırakmamıştır. Piyasalarda bugünlerde gördüğümüz, başlayan o fiyat intibakıdır. Kendiliğinden intibakın sorunu şudur: Piyasa intibakı hep abartılı ve gereksiz büyüklükte olur. Bu kez de öylesini beklemek gerekir. İntibak süreci döviz kurları ile başlar, fiyatlarla ve de faiz oranları ile devam eder. Yeni bir denge kurulur. Herkes orada yerini alır. Kontratlar yenilenir. Bazıları oyunun dışına çıkar. Hayat devam eder.

Hayat devam eder ama olup bitenler öyle teğet geçecek de değildir. Ekonomi bir halden ötekine geçerken, yeni bir denge kurulurken, şirketler de, çalışanlar da bir halden ötekine geçerler. Süreçten etkilenirler. Bir halden ötekine geçmek zordur. Karl Marx’ın “Katı olan her şey buharlaşıyor” dediği budur. Alıştığımız dünya değişirken bazıları kazanır, bazıları da kaybeder. Yapısal değişim, ayakkabının sağ tekini sol ayağınıza, sol tekini de sağ ayağınıza giymek gibidir. Can sıkıcıdır. Problemim yok zannedersiniz ama ekonomi bileşik kaplar gibidir. Tedirgin olmakta fayda vardır.

Geçenlerde sanayici bir dostumla konuşuyordum. “Bu kurlar nereye gider?” dedi. “Seni niye ilgilendiriyor? Senin satış fiyatların zaten yabancı para cinsinden uzun vadeli sözleşmelere bağlı değil miydi?” diye sordum. “Evet ama,” dedi, “iş yaptığım şirketler fiyatları yeniden görüşmek üzere beni toplantıya çağırdılar.” Dostum, son dönemde nasıl Türk bankacılık sistemine yabancı para cinsinden borçlanarak nasıl yeni yatırımlar yaptığını, kendisini güvenceye almak için de nasıl yabancı para cinsinden satış sözleşmeleri imzaladığını bir kez daha anlattı. “Böylece rahat uyurum diye düşünmüştüm ama daha ilk dakikada, bu sözleşmeyi bir gözden geçirelim dediler” diye devam etti. Anadolu KOBİ’lerinin büyük şirketlerle ilişkisi böyledir. Güç dağılımı orantısızdır. Yukarıda yeni bir dünya kurulur ve herkes orada yerini alır dediğim tam da buydu.

Peki, burada sorun nerededir? Sorun, hükümetimizin saydam bir politika çerçevesine sahip olmamasıdır. Ne yaptığını bilmek mümkün değildir. Orta Vadeli Program metni çoktan kadük olmuştur. Rakamlar anlamını çoktan yitirmiştir. Bu ortamda yatırımcının önünü görebilmek için fal açmaktan başka çaresi yoktur. Geçen gün “Bu dengeler yeniden kurulur ama sanayicinin kaynakları da bu arada israf edilir” dediğim tam da budur. Bürokratın, siyasetçinin ise tuzu kurudur. Eli taşın altında değildir. Vaziyet o nedenle böyleyken böyledir.

Burada olup bitenlerin Avrupa’da olup bitenlerle bir alakası var mıdır? Şimdilik yoktur. Piyasalarda bugünlerde izlediğimiz hareket son derece millidir. Peki, iyi midir? Yöneticilerimiz eğer üzerlerine düşeni yapmaya başlarlarsa, dengesizliğin yerini yeniden dengeye bırakmaya başlaması iyidir. Ama uzun süredir ateşle oynayan yöneticilerimizin, üstlerine düşeni yapacaklarını beklememek için yeterince nedenimiz vardır. Burada önemli olan nedir? Önemli olan intibakın hızıdır. Görünen, intibakın tedrici değil, ani olacağıdır. Hızlı intibak, geçiş esnasındaki kayıpları arttırır. Endişeye mahal yoktur, ortada bir gariplik bulunmamaktadır. Ancak tedirgin olmak için çok fazla neden vardır.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir