Halbuki Özel Araç Sahiplerinin Sayısı Daha Az

Belediyecilik anlayışımız, yolları yapmış ve sonra her koyun kendi bacağından asılır diye hepimizi sokağa salmıştır.

Ben bu yazılara okuyucuların yaptıkları yorumları okuyorum. Yazılanları her zaman sevmiyorum ama yine de okuyorum. Geri bildirim iyidir. Geçen salı günkü yazımın altına düşülen bir not beni yeniden düşündürdü. Bugün sizlerle bu çerçevede birkaç rakam paylaşmak istiyorum.
Not mealen şöyleydi: Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde bakım var, yol daralıyor. Belediye ve valilik tedbir alıyor. Televizyoncularımız, habercilerimiz köprü üstünde çile çekenlerle sohbet ediyor. Ama herkes esasen özel otomobil sahiplerinin problemleri üzerine odaklanıyor. Aynı o yazımın altına düşülen nottaki gibi, “Bir kişi dönüp otobüsün içinde sıcaktan bayılmış bir halde işten eve dönmeye çalışan insanları konu almıyor.” Halbuki, otobüs kullananların sayısı, özel araç sahiplerinden daha çoktur.
Bu ne menem bir şehircilik anlayışıdır ki, daha çok olanların meseleleri ile ilgilenmez, azınlıkta olan otomobil sahiplerinin yoldan uçar gibi geçmesi için, altgeçit, köprü, yan yol vs. açıp durur. Arabası olmayan insanların rahatına özen göstermez. Bakın bir garip hikâyedir. Araç merkezli kent tasarımının bizi getirdiği nokta tam da burasıdır. Daha çok olanlar daha bir garip haldedirler. Toplu taşımacılık cılızdır. Şehir içi otobüslerin içi bir nevi hamam gibidir. O nedenle “sıcaktan bayılmış halde” yol açılsın diye beklemek gerekir. Belediyecilik anlayışımız, yolları yapmış ve sonra her koyun kendi bacağından asılır diye hepimizi sokağa salmıştır. Bu araç merkezli hizmet anlayışında bazı vatandaşlar diğerlerinden daha fazla eşittir.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir