Çetin Ünsalan – İşaret parmağı…

Türkiye’nin en farklı ve en özel insanı kim? Mustafa Kemal Atatürk… Neden biliyor musunuz? Yaptıklarından dolayı mı; liderliğinden mi; komutanlığından mı; devrimciliğinden mi ya da bir ülke yarattığı için mi?

 

Elbette bu ve saymadığım birçok özelliği bünyesinde taşıyor olması önemli… Ama bana kalırsa en önemli özelliği satranç kafasına sahip olması… Yıllardır tavla kafası tarafından yönetilen insanlar nedeniyle bu halde olduğumuzu ve o hale geldiğimizi itiraf etmek zorunda değil miyiz?

 

Yanlış anlamayın; tavla çok sevdiğim bir oyundur. Ama sadece bir oyundur; strateji değil. Peki her iki kafa arasındaki temel fark nedir? Biri gelen zarı oynar; diğeri birkaç hamle sonrasını görüp oyunu yönetir. Dönelim ülkemize…

 

İç güvenlik paketinin ilk 10 maddesi Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. Şimdi bir infial dolaşıyor ortalarda ‘bakın siz uyurken neler oldu’ sözleri eşliğinde… Peki, iç güvenlik yasa tasarısı cumartesi gecesi, hadi biraz daha geriye gidelim; milletvekillerinin kafa göz yardığı zaman mı gündeme geldi?

 

12 Eylül 2010’dan itibaren başlatılan, adım adım uygulanan ve aylardır gündemde olan bir tasarıdan bahsediyoruz. Ama Türkiye konuyu, cumartesi gecesi uyuyanlar ve uyumayanlar olarak tartışıyor. Bu kendini rahatlatma yöntemidir.

 

Madem Atatürk’ün çocuklarıyız; ikinci dünya savaşını seneler önce görüp, dünyadaki tüm milletleri uyaran bir Ata’nın evlatlarıyız; o zaman soralım; cumartesiye kadar memleketin aklı neredeydi?

 

Dünya ‘arap baharı’nı yaşarken, ‘bu bir bahar değil, banker cehennemi’ dediğimizde, ummayacağımız insanlar bile ‘özgürlük hareketini küçümsüyorsunuz’ diye eleştirmediler mi? Orada sıcak gündem yaşanırken ‘bırakın Libya’yı Tunus’u, Suriye sınırına bakın; garip şeyler oluyor’ denildiğinde, bu ülkede garip garip yüzümüze bakılmadı mı?

 

Yıllarca ‘bu ekonomi batmaya mahkûm; kumar ekonomisinin sonu yok’ diye haykırıldığında, dostlarımız bile bizi işbilmezlikle suçlamadı mı? Senelerce bu ülkede iş cinayetleri işlendi. Neden Soma’ya kadar kimse umursamadı? Geçtim ‘kadar’ kısmını… Soma’dan beri, orada kaybettiklerimizden daha fazla insanı kaybettik. Kimin haberi var?

 

Özgecan’ın haince katledilmesine kadar bu ülkede kadın cinayetleri işlenmiyor muydu? Bu kafayı değiştirmezsek, sonrasında da işlenmeye devam etmeyecek mi? İşlenmiyor mu? Yıllardır ‘üçüncü sayfa haberleri, manşetten girmeye başladıysa, ortada gariplik var’ diye haykırırken, dudak bükmeyen kaç kişi oldu?

 

Durun daha; şehirleri mahvetmenin bedelini yaşacağız. Ne yazık ki ilk büyük deprem bize ‘lego binaların çözüm olmadığını, kentsel adı altında rantsal dönüşüm yapmanın, paranın bir şeyleri çözmediğinin, helikopterle gezip imar planı yapılamayacağını’ öğretecek. Hem de çok acı bir biçimde…

 

Gelelim pakete… İç güvenlik paketini tasarı halindeyken aylarca anlatmaya çalıştığımızda kaç duyarlı insan bunun önemini anladı? İşte bu nedenle yıllardır programımda hukuka yer veriyorum. Hukukun olmadığı bir ülkede ekonomi de, siyaset de, spor da ve diğerleri de olmaz.

 

Peki ne zaman manşetlere çıktı? Meclis’te vekiller tekme tokat birbirine girince… Ayıptır… Elbette bu konuda duyarlı olanlar, konuya sahip çıkanlar oldu. Ama sorarım size; 77 milyonda kaç kişi? Verilen gündemle yaşamayı bırakmamız gerekiyor. Ata’yı sevmek kadar, anlamamız da gerekiyor.

 

Evet bugün iktidar, hukukçuların ‘anayasal sistemin rafa kalkmasıdır’ diye tanımladığı tasarının ilk 10 maddesini, akılla değil; parmakla kabul ettirdi. Peki şimdi bu infial niye? Her şey cumartesi gecesi mi hayat buldu?

 

Çok güzel bir söz vardır: “İnsanları işaret ederek suçlarken, diğer 3 parmağınızın sizi gösterdiğini unutmayın.” Evet, dönüp kendimize bakalım. Demek ki iyi anlatamadık… Durum buysa, yumurta kapıya gelmeden bu memlekette bir şeyleri anlatmayı biz beceremiyoruz demektir. Umarım herkes bu sağlamayı yapar.

 

Peki dostlar; Nasreddin Hoca gibi diyeceksiniz ki “hırsızın hiç mi suçu yok.” Elbette var. Ama sonuca etkisi yok. Parmak sayısıyla kanunları değiştirmek mümkün… Elbette bugün için… Ama rahat olsun içiniz… Neden biliyor musunuz?

 

Hadi yazımızı Shakespeare’in bir sözüyle bitirelim: “Bir Ulus’un türkülerini yapanlar; yasalarını yapanlardan daha güçlüdür.” Nedeni bu… Tüm bunlardan sonra sonuç mu? Sonuçta biz yine kötü çocuk oluruz; merak etmeyin. Canı sağolsun memleketimin. Biz yine doğru bildiğimizi konuşmaya devam edelim.

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir