KDV ve 1 Mayıs üzerine…

KDV açık tanımıyla Katma Değer Vergisi bize göre son uygulama şekli ile Katmerli Delidumrul Vergisi oldu.

Genelde herkes hatırlayacaktır, 12 Eylül sonrasında sivil yönetime geçiş ve ilk seçimlerden sonra Özal’ın liderliğindeki ANAP’ın iktidar olmasından kısa bir süre sonra KDV yaşamımıza girdi.

Amaç açık ve netti!

Ekonomi kayıt altına alınacak, bu nedenle de tüketiciler, vergiyi son ödeyenler olarak aldıkları faturalarla, fişlerle, ticari yaşam denetime alınmış olacaktı. Tüketiciler bu KDV li faturaları bir ay sonra dökümlü bir zarfla, iş yerlerine verecekler ve takip eden ay sonrasında verdikleri KDV oranında geri ödeme alacaklardı.

Ticari işletmelerde, mal değerinin üstünde fazladan aldıkları KDV farklarını takip eden ayın sonunda maliyeye götürüp yatıracaklardı.

Bu işlemleri daha seri uygulayabilmek içinde, rahmetli o dönemin devlet bakanı Adnan Kahveci tarafından yazar kasa sistemi getirilmiş, sonunda bu sistem mahalle bakkallarına kadar ulaşmıştı.

Sistem tıkır, tıkır çalışacak ve ekonomi en kısa süreçte kayıt altına girecek ve en önemlisi bütçe gelirleri de bu şekilde artmış olacaktı.

Geçmişe dönük bu kadar açıklama sanırım ilk başlangıcı bilmeyenler için yeterli olacaktır.

Şimdi gelelim bu kaymaklı değer vergisi, katmerli değer vergi oldu ve nasıl bir evre geçirdi de özellikle, çalışan ve emeklilerinin sırtında bir kambura dönüştüğüne.

Öncelikle KDV, tüm ticari mallarda eşit değildi. Gıda oranlarında daha düşük olmakla birlikte, dayanıklı tüketim mallarında en yüksek seviyedeydi. Biz daha iyi anlaşılsın diye ortalama %10 gibi bir KDV oranını ve ayda 1000 liralık bir ücretliyi örnekleyelim.

Bu kişinin alım gücü, daha vergi uygulamaya girer girmez %10 düşerek 1000 TL den 900 TL  oldu! O günlerde ne sendikalar, ne de çalışanlar, durduk yerde niye benim alım gücümü % 10 düşürdünüz diye tepki göstermedi, tam tersi birde fazladan vergi iadesi geliri ödenecekmiş gibi bir hava estirildi ve öyle zannettiler  mi?

Her zaman ki gibi son derece kurnaz hazırlanmış bir kapitalist tuzak olduğunu ise hiç ama hiç kimse anlayamadı!

Uygulama başladığında, ücretli tüketici, kendi kazancından yüzde on geliri, vergi diye ödüyor, bir ay sonrasında ise kendi parasını hem de eksiği ile geri alıyor ve seviniyordu(!)

Ama vergi bizim ülkemizde bir kere salınmaya görsün?

 KDV’de aynen böyle oldu.

Bu süre sonra, beyaz eşyalarla ilgili geri ödemeler kaldırıldı.

Yöntem bir kere delindi ya, her bütçe açıklarında arkası çorap söküğü gibi geldi.

Temizlik malzemeleri falan, filan derken çalışanların iadeleri nerede ise tümden kuşa döndürüldü.

Emeklilere biraz daha insaflı davranılsa da durum pek farklı değildi.

Geçen zaman içersinde ödemeler üç aya, daha sonrası Çiller döneminde de bir yıla çıkarıldı.

Malum, şimdiki yönetimin aldığı bir kararla, vergi iade oranı tüm kazancın %4’e düşürüldü ve fatura ve fiş toplama zorunluluğu da tamamen ortadan kaldırıldı. Uygulamaya o dönem öyle bir kıvraklıkla geçildi ki maaşlara ilave zam isteği de gümbürtüye gitmiş oldu(!)

Tüm bu işlemlerin sonucunda %10 gibi önceden verdiğiniz kazancınızın, başlangıçta tamamını alırken, gelinilen noktada tüm harcamalarınızın sadece %4 geri aldığınızı sanıp, kazancınızın tamamından %6 oranında bir miktarı ise verir olmuşuz(!)

Bu işin rakamsal açıklaması ama birde toplumun algılaması var ki tam bize özgü!

’Ne güzel oldu artık fatura fişlerle boğuşup durmayacağız’’

İşin daha acıklı yanı ise siyasilerin bu uygulamayı çalışanlara bir hizmet ve kıyak gibi sunmalarında oldu.

Nerden nereye?

Ekonomiyi kayıt altına alalım derken, tüm tüketicileri Deli dumrul misali harcasın, harcamasın, gelirlerinden %6 lık bir oranı kalıcı hale getirip baştan alır olduk.

Diğer yandan, fiş fatura toplamayı kanunen zorunlu ama işletmelerin vergi denetimlerinin tarafsızlığını tartışılır hale getirdik.

Gelinilen bu noktada vergi kaçakları gerçekten azaldı mı?

Ya da ekonomimiz tam tersi eskisinden daha mı çok kayıt dışına çıkarıldı?

Onu bilemeyiz ama bu yükün altında gene en çok ezilenler çalışanlar ve kayıt altında ki kurumsal işletmeler ile düzgün vergi mükellefleri oldu.

Kazançlı çıkanlar ise elbette hiçbir zaman değişmeyen ve herkesin her dönem malumu olduğu kesimler oldu…

Maliye bakanı son açıklaması ile gene Katmerli Delidumrul Vergisini paketini açıkladı. Geri ödemelerde reformdan bahsetti!

Çalışanlar olarak ve bu verginin en büyük ödeyeni olan tüketiciler için bir ek ödeme ya da bu yükten arındırma diye bir şey var mı?

Elbette hayır!

Amaç baştan belliydi zaten. Sözüm ona ücretli tüketicileri devlet adına vergi kaçağını önlemek üzere denetçi yapmak, bu ek KDV vergisini onlara aynen ve bire bir ve de nakden ödemekken döndürüp dolaştırıp, sermayeye iade, tüketiciye vergi kazığı durumuna getirdiler!

Umarız 1 Mayıs 2014 de meydanlarda Toma, panzer, biber gazı emri verenlerde, buna muhatap olanlarda biraz olsun istismarın, bu bilimsel ve rakamsal yönü ile de ilgilenirler?

Düşünülmesi gereken ikinci ve en önemli nokta ise bir yandan sermayenin Toma, panzer ve biber gazına karşı dik durmaya çalışacaksınız ama onca mevcudunuza rağmen sandıkta bu tavrınızı sergilemeyeceksiniz?

Eğer tam bilimsel ve demokratik evreden geçememiş, şarki bir toplum davranışlarını hala devam ettirip hamasete rakamlardan daha önem veriyorsak o zaman gerçekleri anlamak için, güzel hitabetleri dinleyerek değil rakamları ve dört işlemi kullanarak yapmalıyız.

Bunun en güzel örneği de  KDV ve onun ikiz kardeşi ÖTV’dir!

Çarp, böl, topla, çıkar sonrada cüzdanına bak, göreceksin…

 

 

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir