Kıdemde Gerçek Sorun: Güven

Türkiye’de çalışma yaşamında barışın bozulduğu, ülkenin iş gücünün hızla güvencesiz bir hal aldığı, şirketlerin de taşerona dönüştürüldüğü bir ortamdayız. Temelde üretim ekonomisinin kumar ekonomisine kurban edildiği bir ortamda, kıdem ile simgeleşen bir hak tartışması yaşanıyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafları topladı. Başbakan’ın ‘uzlaşma olmadan, hayır’ dediği kıdem meselesini tartıştılar. Şimdi bir ön metin oluşturulduğu ve bir hafta 10 gün sonra tekrar biraraya geleceği söyleniyor.

Öncelikle yapılan tartışmaların sadece kıdemde sabitlenmesinin, esnek çalışma gibi diğer başlıkların önemsizmiş havası yaratılmasının tehlikesine dikkat çekmek istiyorum. Çünkü bu bütün bir paket ve temelde bu haliyle, çalışanların iddia edildiğinin tersine hak kayıplarına neden olacak bir sistemi dayatıyor.

Öte yandan meseleye kıdem açısından bakarsanız, bugün çoğu insanın işinden olurken bu tazminatı alamadığı bir gerçek mi? Elbette öyle… Fakat nasıl bir yaklaşımdır ki, insanların hakkının gasp edilmesine neden olanları sorgulamak yerine, hakkın gaspını gerekçe göstererek başka bir uygulamaya geçmeyi konuşuyoruz?

Kıdem tazminatının fonda toplanmasının ilk başlatılan çalışmayla, bugünkü haliyle arasındaki yaklaşımda büyük farklar bulunduğunu bizzat Çalışma eski  Genel Müdürü İsmail Bayer anlatıyor. O gün güvence altına almak ve işverenin yükümlü olduğu rakamı da sürece yayarak tahsil etmekten, bugün ödenmeme haline kadar bir yapıya gelişi görüyoruz.

Hak sahibi olarak 15 yıl boyunca tahsil edemeyeceksiniz; evlilik ve askerlik gibi durumlar istisna olarak duracak, bir de TOKİ’den ev alırsan bir bölüm kullanabileceksin. Böyle bir sakatlık olur mu? İnsanlar işinden edildiği anda bu ödemeyi yapmayı taahhüt edebiliyor musun? Edemiyorsun, çünkü gerçek niyetin bu ödemeyi yapmamak.

Ben bugüne kadar kamuya yatırılan paranın, hak sahibi tarafından nakit olarak tahsil edildiğine hiç rastlamadım. Çalışanları bir kenera koyuyorum, işverenler kendi hayatlarından lütfen bunun sağlamasını yapıp, empati kursunlar.

Diyelim ki KDV alacakları çıktı. Devlet bunu öder mi? Hayır bir sonraki dönem borcunuzdan düşme yoluna gider. Yani devletten para çıkmaz. İşte bu fonda toplanacak paralar da muhtemelen çar çur edilecek ya da üzerine yatılacak.

Nereden mi biliyorum? Bakın işsizlik sigortası için toplanan paralar ne oldu? En basitinden GAP’a finansman yaptılar. Geçelim KEY ödemelerine… Son haber ne?

2 milyon konut edindirme yardımı ile ilgili hak sahibi, evraklarını tamamlayıp başvurduğu halde zaman aşımı süresi dolduğu için ödemeden mahrum kalacak ve para, Hazine’ye aktarılacak.

Şimdi sadece bu örnekler nedeniyle bile sorunun güven ya da güvensizlik olduğu açık değil mi? Bir başka sağlama… Bakan toplantının ne kadar uyum içinde geçtiğini anlatıyor; DİSK çıkıp açıklama yapıyor: “Mutabakat yok, mücadele var.”

Sorunun kaynağı belli. Kimse bu iktidara güvenmiyor. Gerekçesi ise performansı… Ama 12 milyon kişiyi ilgilendiren bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli başlık şu olmalı:

Dikkat edin, kıdemde geri adım atıyor gibi gözüküp, diğer maddeleri hayata geçirmesinler. Çünkü onlar hayata geçerse, kıdem bir süre sonra kendiliğinden işlerlik kazanır.

Lafın özü şu: Karşısındakinin fikrine değer vermeyen, toplantıları da sadece kendi fikrini dikte etmek için yapanların, iyi niyeti şüpheli hale gelmiştir. Kıdem meselesi de en azından seçimlere kadar kapanmıştır. Asıl taşeronluk ve esnek çalışma ile ilgili gelişmeleri gözden kaçırmayın.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir