Kral Çıplak!..

Birbirinden bağımsız imiş gibi görünen farklı eğilim ve gelişmeleri yan yana koyduğumuzda, küresel ölçekte kırılganlığın arttığı görülüyor. Finansal piyasaların büyük oyuncuları ise yapay fiyat oluşturmak dahil her yolu deneyerek, algılamaları farklılaştırmaya ve riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesini önlemeye çalışıyor; kısa vadede başarılı olunsa bile orta vadede ağırlaşan sorun ve büyüyen dengesizliklerin hareket yeteneklerini daraltması engellenemiyor. Merkez bankalarının riskten kaçınma eğiliminin yeniden güçlenmemesi ve fiyat oynaklığının artmaması için benimsediği söylem ve eylemler de eskisi kadar etkili olamıyor. Sistemin talep daralmasına tahammülü yok, fakat bu tehlikenin gerçekleşme ihtimali artmaya devam ediyor.

Küresel düzeyde ön plana çıkan iki farklı eğilim durgunlaşma yönündeki eğilimleri beklentilerin ötesine taşıyacak gibi görünüyor. İlk etken Avrupa Merkez Bankası’nın faizleri indirmesi sonrasında piyasalarda yaşananlar ile ilgili, umulan oluyor, hem euro hem de sorunlu üyelerin devlet tahvilleri değer kaybetmeye devam ediyor. Riskten kaçınma eğiliminin yönü değiştirilemiyor, olumsuzluk yaşayanlar ile diğerlerindeki ters yönde ilerlemeyi sürdürüyor. Bu tablo sermaye hareketleri ve küresel ticaret hacmi konusunda olumlu düşünmeye izin vermiyor. İkinci faktör ise emtia fiyatları ile ilgili kuraklık nedeniyle hasat ve stok beklentileri iyice olumsuzlaşan tahılların fiyatları yükseliyor, diğer emtiaları da aynı yönde hareket edecek şekilde etkiliyor. Bu durum küresel talep ve enflasyon baskısı konusundaki beklentileri olumsuzlaştırarak ekonomik daralmayı ivmelendirecek gibi görünüyor. Şimdi sormak gerekiyor, gelişmişlerden sonra durgunlaşma eğilimine giren gelişmekte olanlar bu iki faktörden nasıl etkilenir? Sermaye hareketleri ve küresel ticaret hacmi artar mı yoksa azalır mı? Gelir dağılımı ve rekabet koşullarının daha da bozulması önlenebilir mi? Gelişmekte olan ekonomilerin riskini alma isteği nasıl bir eğilim sergiler? Ve son olarak merkez bankalarının faiz düşürmesi kısa vadede finansal kırılganlığın artmasını engellese bile ekonomideki olumsuz eğilimler üzerinde etkili olabilir mi? Ne ekonomik daralmaya ne de enflasyon baskısında artışa tahammülü olmayan finansal sistemin kırılganlığı artmayacak, giderek daha fazla yatırımcı “kral çıplak” safına geçmeyecek mi? Aşırı risk alınan gelişmekte olan ekonomilerden sermaye çıkışı başlar ve bu durum kontrol altına alınmaz ise küresel ölçekte neler yaşanır?

Yazının devamı için TIKLAYINIZ.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir