Mart Kapıdan Baktırır

Eskilerin bir deyimi vardır. Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır. Mevsim tekrar kış yapar mı bilmem ama, reel piyasalarda ani şokların ve beklenmedik olayların yaşanacağını şimdiden söylemek mümkün.

Sosyal Güvenlik Kurumu 1 Mart’tan itibaren e-haciz yoluyla alacaklarının tahsili için düğmeye basıyor. Ortadaki miktar son derece ciddi. 27 milyar TL’nin tahsilâtından bahsediliyor. Bu meselenin birkaç boyutu var.

Öncelikle elbette kamu kurumu alacağının peşine düşmeli. Bu nedenle SGK’ya suç bulmak mümkün değil. Burada asıl sıkıntı gelmiş. geçmiş ekonomi yönetimlerinindir. Ülkede yıllar içinde defalarca ortaya atılan yapılandırmalara rağmen gereken ödeme yapılamadı.

Hatta 2003 senesinde insanlar o kadar heveslendiler ki, ilgili birimlere koştular. Fakat ne yazık sonuç hüsran oldu. Bundan sonra yıllar içindeki her yapılandırmada başvuru oranı da, tahakkuk / tahsilât oranı da geriledi.

İşte bu tabloyu ekonomi yönetiminin iyi okuması gerekiyordu. Fakat onlar ne yaptılar? Yapılandırmayla ya da medyanın sevdiği tabirle afla tahsil edilemeyen rakamı, cebren almaya kalktılar. Oysa yapılması gereken iktidarın dönüp kendine bakması ve daha önceki iktidarların hatasına düşmemesiydi.

Bu prim oranlarıyla Türkiye’de işletmelerin sigorta primlerini ödemesi mümkün değil. Zaten bu yüzden ülkede iş ilanlarında sigorta bonus olarak dağıtılıyor. Yapılması gereken, tıpkı vergi dilimlerinde olduğu gibi, prim oranlarını ödenebilir seviyelere çekmek ve ardından ödeme yapmayanın canına okumaktır.

Fakat her seferinde ‘ne koparırsam kârdır’ anlayışıyla olaya yaklaşıldığı için, hem çözümsüzlük ortaya çıktı; hem de problem kronikleşti. Şimdi de işin içinden çıkılamıyor. Ama gözüken o ki 2013 yılının mart ayıyla birlikte ortalık karışacak.

Önce şunun altını çizelim. Şüphesiz çalışanların en önemli hakkının gasp edilmesine göz yumulmamalı. Lakin dert bu değil. Eğer sosyal bir anlayış olsaydı, zaten aynı SGK kanalıyla işsiz adamdan sigorta primi tahsilâtı yapılmaya kalkılmazdı.

O zaman yine aynı fotoğraf ile karşı karşıyayız. Şimdi ortaya çıkacak kaosta 27 milyar TL alacak tahsili hedeflendiğine göre, bu miktarda ayni ya da nakdi bir değere piyasada el konulacak demektir.

Bunun sonuçları ne olur; şimdiden yazayım. Devlet alacağını tahsil edemez. Bu sırada e-haciz nedeniyle zaten bozulan piyasadaki ödeme dengeleri alt üst olur. İş içinden çıkılmaz bir noktaya gelir. Birçok firma iflasa, haraç mezat firmasını yabancıya satmaya ya da işçi çıkarmaya yönelir. Tartışmasızdır ki reel piyasaların durumunu bilen, nabzını tutan herkes bu dediklerimi tahmin edecektir.

Aksi söylemler sadece laf-ı güzaftır. Peki çözüm ne? İktidar acilen bu haciz işlemini durdurmalıdır. Ardından gerçekçi bir hesaplama yöntemiyle ödenebilir bir prim oranı belirlenmelidir. Bunu müteakip daha önce ödeme yapanları mağdur etmeyen, onları ödüllendiren bir yapı içerisinde gerçekten bir af çıkarılmalıdır. İşsizden sigorta primi almayı tamamen rafa kaldırmak gerekiyor. Tartışmaya bile açık değil.

Göreceksiniz ki, prim oranları düşer ve defter beyaza çevrilirse, işten çıkarmalar yavaşlayacak; daha çok prim sadece tahakkuk etmeyecek,  tahsil edilecek; kayıtdışı istihdam azalacak; haksız rekabet önlenecek; girdi maliyetlerinde nefes aldığı için ihracatçı rahatlayacak; insanlar da ‘primim ödendi mi’ kaygısından kurtulacaktır.

Bunu yapmak çok mu zor? Asla değil. Peki yapılacak mı? Bu iktidarın yapacağından ciddi şüpheliyim. Fakat akıl hocalarını dinlemeyi bırakıp, en azından çözümü tartışırlar ve tahsilâtçı tavırlarından kurtulurlarsa, büyük iş yapmış olurlar. Elbette bir seçenek daha var. SGK da bankalar gibi alacaklarını varlık yönetim şirketlerine satar. Olur mu, olur. İşte o zaman yandı gülüm keten helva.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir