Para politikası ve mali piyasalar

Küresel kriz Türkiye’ye beklenmedik bir katkı yaptı. Ekonomi bu büyük sınavdan yüzünün akı ile çıktı. Mali çalkantı yaşanmadı. Resesyon derin ama kısa oldu. Ardından rekor büyüme geldi.

2000 sonrasında gerçekleşen büyük dönüşümün bu şekilde tescili iktisat politikası çerçevesine de yansıdı. Özellikle para politikasının tasarım ve uygulanmasında mali piyasaların hâkimiyeti törpülendi. Merkez Bankası güçlendi.

Kısaca hatırlatalım. Merkez Bankası’nın siyasi iktidarın baskısından kurtulması bağımsızlığın sadece bir ayağıdır. Diğeri ise mali piyasanın kısa dönemli çıkarlarına karşı durabilmesidir. Bağımsızlık tanımında en az ilki kadar önemlidir.

Bu olayın dikkatle analizi gerekiyor. Aksi takdirde Merkez Bankası’nın yeni para politikası anlaşılamaz. Kararları tahmin edilemez. Yanlış hatta saçma gibi görülür. Tartışmalar gerçekten kopar. Ezber tekrarına dönüşür.

Değişen koşullar

Ne oldu? Biraz geriye gidelim. 1990’ların başından itibaren para politikasını Hazine’nin borçlanma stratejisi belirledi. Geri planda devasa kamu açıkları yatıyordu. Para politikası buna uyum sağlamaya mecburdu.

Dolayısı ile Merkez Bankası da, en az Hazine kadar, mali piyasalarla iyi geçinmeye çalıştı. Piyasa oyuncularını rahatsız edecek politikalar uygulamaktan kaçındı. Çekişmeye girmedi. Taleplerine anlayışla yaklaştı.

Merkez Bankası’nın 2001’de siyasi müdahaleye karşı bağımsızlığını kazanması da bu ilişkiyi değiştirmedi. 2001 krizinin yol açtığı ağır travmanın kurumun belleğinde bıraktığı izleri de unutmayalım. Neticede mali piyasaların para politikası üzerindeki gücü sürdü.

Aslında koşullar 2003’ten itibaren hızla değişti. Ancak Merkez Bankası’nın ancak 2010’da ikna olduğu uygulamalarından anlaşılıyor. Para politikasının değişen koşulları görmezden gelmekte ısrarını geçmişte çok eleştirdim.

Hangi koşullar? Anahtar kamu maliyesidir. Tüm göstergeler olumludur. Bütçe açığı küçüktür. Kamu borç oranı düşüktür. Dövizle borç azdır. Velhasıl Hazine’nin borç çevirme diye bir sorunu yoktur. Para politikasını özgürleştiren bu somut olgudur.

Bağımsızlık ilanı

Lafı uzatmayalım. Ekonomi yönetimi “yeni normal” diyor. “Normalleşme” sözcüğünü ben de para politikası bağlamında sık kullandım. Hazine ve Merkez Bankası’nın mali piyasalara karşı bağımsızlık ilanını simgeliyor.

İki örnek verelim. Biri piyasa oyuncuları ile iletişim yönteminin değişmesidir. Böylece yıllardır süren münferit randevu dönemi kapandı. Önceden saptanan tarihlerde müşterek sunum yapılıyor.

Diğeri Para Politikası Kurulu’nun dün aldığı karardır. Piyasa karşılık oranında artış bekledi. Ama kurul piyasa dedikodusuna hiç aldırmadan bildiğini okudu. Faiz ve karşılık oranlarını değiştirmedi. Paranın patronunun kendisi olduğunu tekrar hatırlattı.

Son yazımda “düzeltme” sürecine giriş yaptım. Bugün anlatılan dönüşümün özellikle “yumuşak iniş” senaryosu açısından fevkalade önemli sonuçları vardır. Analize devam edeceğim.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir